Güleryüzlü Erbakan
Güle güle...
Mekanın cennet olsun.
Evveli toprak, ahiri toprak...
Yolumuz sıratı müstakim, sonumuz Hakk’ın divani...
Yıldızlar kayar, güneşe bir hal olur da,
Mücahitler ölmez, ölmez...
Erbakan her fani gibi öldü, ama Mücahit Erbakan yaşıyor.
O her zaman aramızda olacak...
Milli uyanış deyince akla Erbakan gelir. O, eğer 1969 yılında bir çıkış yapmasaydı bugünlerde belki de Türkiye bir Tunus, bir Libya ayarında olurdu.
Hâlâ oyunda oynaşta olacaktık.
Osmanlı parçalandıktan sonra yerine kurulan müstemleke devletler kendilerine yeni yeni gelirken, Erbakan Hocamız 1969’larda Fatih Sultan Mehmet diyerek yollara düştü.
Masanın bir ucuna oturmak demek, ben de varım demektir.
O, bunu başardı.
Devletçiliğin çarkları arasında ezilen, dışlanan Müslüman halka şahsiyet kazandırdı.
Anadolu her ne kadar işgale karşı Milli Mücadele vermişse de kültür ve ekonomi bazında asıl bağımsızlık mücadelesi Erbakan dönemidir.
Bütün baskılara rağmen “Hak geldi, batıl zail oldu” diyordu...
Şimdi tarih 27 Şubat 2011, saat 11.40.
Hıra dağı devrildi...
Kimi görsem “Eyvah Erbakan Hoca!” diyor.
Üzülmeyeni görmedim...
Asıl benim işim zor. Aynı mahallede oturduğumuzdan kapılarından geçerken ışıkları artık yanmayacak. Her seferinde derin bir hüzün çökecek yüreğime...
Zaman zaman karşılaşınca “Hakim bey, komşu, neden gelmiyorsun?” diye sitem ederdi Hocam. Ben onun yanına hep zora düştüğü anlarda koştum.
“Hocam, hiçbir zaman makam mevki adına kapınızı çalmadım, verdikleriniz şimdilerde kayıp ama bakın ben sizin yanınızdayım.”
Saygı ve sevgi meselesi...
Bana göre vefa borcu diyerekten Erbakan Hoca’nın yanından bir dakika bile olsun ayrılmayan Mustafa Kamalak Hoca takdire değer. Kutluyorum, Allah ondan razı olsun.
Doğrusu Hocamı hep ziyaret edip ondan çok şeyler dinlemek isterdim ama ne var ki görüşme işlerine bakanlar kıskanç, hasis oluyor. Rahatça gidemezsin, gelemezsin.
“Kayıp trilyonlar” adını verdikleri davayla ilgili Hocam ile evinde aylarca çalıştık. Gördüm ki ne gayret, ne azim...
Sen de ki “Hocam bu duvar delinmez”.
O deler ve geçer...
Bir gün kendisine rüyamı anlatmıştım. Refah Partisi kapatılacağı esnada gördüğüm rüya idi. Hocam ölmüş, bembeyaz bir kefen ve de açık tabut. Yüzü nur gibi.
Sıraya dizildik, tabut yanımızdan geçerken Fatiha okuduk. “Eyvah Hocam öldü” demişim. Rüyamı ertesi gün Av. Yaşar Gürkan’a anlattım.
“Allah’u alem, partiyi kapatacaklar” dedim.
Hocam rüyamı dinledi ama pek de memnun görülmedi. Sonradan düşününce üzüldüm, keşke anlatmasaydım. Rüya da olsa Erbakan Hoca mağlubiyeti kabul eder miydi?..
Ben ona şikayet etmekten veya eleştiri mahiyetinde söz söylemekten saygım gereği utanırdım. Yanına gittiğimde konu açayım ki anlatsın.
Anlatınca da bir tarih, saatlerce dinle...
Şimdi o aramızdan ayrıldı.
Yolun açık olsun Koca Tarih, fanilere selam götür...
Bizleri de şahit yaz.
Zeynep, Elif ve Fatih kardeşime sabırlar, ölümsüz Mücahide Fatihalar, Yasinler...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.