Mücahit Erbakan!
Necmeddin Erbakan Hoca vefat etti, bizim 28 şubat tahrikçisi, yaltakçısı müptezel basın hemen Erbakan övgüsüne yöneldi.
Şerefsizlikte binazir yayın yönetmenleri, ahlaksızlıkta önde giden köşegenleri bir zamanlar yerden yere vurdukları Necmeddin Hoca’yı yeniden keşfettiler.
Hatta ve hatta, Hocayı “ümmetçi, Türk düşmanı” ilan ederek ağız dolusu söven nasyonalist ve ulusalcı zümre bile Hoca övgüsü yapıyor.
Genel Kurmay Başkanı taziye mesajı yayınladı.
Ne oluyor beyler, paşalar?
Bu, Hoca geç anlaşıldığından mı, yoksa haziran seçimlerinde oy alarak mevcut iktidar partisini zaafa uğratacağı umulan bir isim sahneden çekildiğinden mi?
Yorum sizin!
Necmeddin Hoca, Milli Nizam Partisi ile işe başladı.
Kapatıldı! Hoca ve onun hareketinin ilk cenaze merasimi idi bu.
Bunun “Ulusal Düzen” olarak okunması halinde neden kapatıldığının sebeplerinden birini keşfedebiliriz. Türkiye zaten böyle bir düzen içinde değil mi? Hoca nasıl böyle bir iddiada bulunabilir?
Hoca sonra Milli Selamet Partisi’ni kurdu.
Bence o zamanın hakimleri “selamet” kelimesinin anlamını bilmedikleri için bu partiyi kapatmadılar!
Selamet esasen “kurtuluş” demek!
Milli Kurtuluş Partisi!
Vay!! Türkiye Milli kurtuluşu 1919-23’te gerçekleştirmedi mi?
“Milli kurtuluş”un lideri, kahramanı kim? Partisi hangisi?
Allah selamet versin! Hocam bu bilgisizlikten yararlandı, hem de CHP ile koalisyon yaptı. Tarihselcileri ters köşeye yatırdı! “Tarihsel yanılgı hükümeti” kuruldu.
Kurtuluşcular, selametçiler bir araya geldi.
Fakat hükümet çok fazla sürmedi. Tek başına CHP ile yapılamıyacak olan Kıbrıs harekatı işte o Selamet’in iktidar ortaklığı döneminde oldu. Ecevit belki de uluslararası camiada hesap vermekte zorlandığı için hükümeti bozdu.
Kıbrıs kahramanı omzunda güvercinli Ecevit/Karaoğlan kartpostalları kimin hatırında şimdi? Eğer o sıralar Erbakan’ın kartpostalları yapılsa idi omzuna kartal kondurmak gerekirdi her halde!
Bugün Necmeddin Erbakan’ın cenazesi önce Ankara’da Hacıbayram Veli Camiinde, sonra İstanbul’da Fatih Camiinde kılınan namazlardan sonra mütevazı bir kabristana defnediliyor...
Erbakan mütevazı... Devlet töreni istemedi! Anıt mezar istemedi!
Türkiye’de cenaze merasimleri tarih yazmıştır.
Mehmet Âkif’in 1936’daki cenazesi... Halkın ve gençlerin elleri üzerinde. Resmi bir tek zevat yok!
İki yıl sonra Atatürk’ün cenazesi. Cenaze namazı ailesinin ve Fahrettin Altay Paşa’nın ısrarları üzerine Dolmabahçe sarayının bahçesinde kapıcı, temizlikçi, bir düzine insana kıldırılıyor!
Türk’ün Atası neden Türkiye’nin en büyük camilerinden birinden uğurlanmıyor? İşte devlet töreni! O devlet töreninin filmlerini çok seyretmişsinizdir. Her şeyi tanzim edilmiş, dışarıdan davetliler gelinceye kadar bekletilmiş... kalabalık var, fakat resmi, zorunlu, düzenli..
Sonra Mareşal Fevzi Çakmak’ın cenazesi... Âkif’den sonra bir protesto daha!
1990’larda rejimin yazarlarının öldürülüp cenazelerinin sokaklarda “Türkiye laiktir laik kalacak” avazlarıyla dolaştırılması..
Turgut Özal’ın cenazesi... Cumhurbaşkanı olduğu için, istemediği halde devlet töreni yapılması... Ya o gönüllü kalabalıklar?
Muhsin Yazıcıoğlu’nun cenazesi ve nihayet Necmeddin Erbakan’ın cenazesi...
Necmeddin Hoca bir tarihi noktalıyor: 1938’deki cenaze ile kabili kıyas değil.
Milyonlar katılıyor! Sırf Türkiye değil, resmi mahiyette bir cenaze olmamasına rağmen, kırk elli ülkeden katılım var...
Mücahit Erbakan’ın cenazesine Bosna’nın mücahitleri de katılıyor, Çeçenistan’ın da...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.