Kürt Siyaseti, iktidar ve gelecek
Yaşar Kaya, Kürt siyasi hareketinin önemli isimlerinden. Bugün bir köşeye çekilmiş olsa da, olup biteni yakından takip ediyor.
Kaya’nın, dünkü Star’da Hatice Yaşar’a yaptığı açıklamaların altı kuvvetle çizilmeli. Zira Yaşar Kaya, bir yandan PKK’nın eylemsizlik kararını sona erdirmesini eleştirirken, diğer yandan da son yıllarda ortaya çıkan gelişmelerin nasıl bir atmosfer oluşturduğuna dikkat çekiyor. ‘Bugün Türkiye’de demokrasi çıtası çok yükseldi, her mesele tartışılabilir duruma geldi’ sözü bir bakıma durumu özetliyor.
Türkiye’de kendisini Kürt siyasetinin tek patronu sayan bir siyasi parti ve onunla aynı parantezde yer alan bir silahlı örgüt var. Bu iki yapının ne denli iç içe geçmiş olduğunu, politik karar mekanizmalarının ayrıntılar dışında ortak olduğunu tartışmaya bile hacet yok.
Üretilen bu siyasetin parantezinde, terör tehdidi her zaman var olsa da, gerek hükümet, gerekse kamuoyu, çözüm konusunda sağduyulu davranmayı başardı bugüne kadar.
***
Hükümettin daha cesur adımlar ve hamleler bekleyenler neyi tarif ediyor ya da cesaretten maksat nedir bunu anlamak kolay değil. Ancak Yaşar Kaya’nın şu sözleri anlamlı:
‘BDP’nin siyasetini iyi görmüyoruz. Dünyada silahlı mücadeleler dönemi kapandı. Bunlar bitince yeni alternatifler ortaya koymak lazım. Bu partinin kişiliği yok, karar veremiyor. Emir bekliyor. Böyle siyasi parti olmaz.’
BDP’ye gelinceye kadar kurulan ve kapatılan tüm siyasi partiler, kendilerinin PKK’yla aynı sosyolojik tabana sahip olduğunu ifade etmekten çekinmediler. Kuşkusuz bu tespit, sosyolojik bir gerçeğe karşılık gelmekten çok, bir meydan okumanın da ifadesiydi.
Buna rağmen sorunu yöneten siyasi irade, meselenin tümüyle meşru siyasi zeminde ele alınması çizgisinden hiç sapmadı. Demokratik açılım süreci, özellikle DTP tarafından Habur’da sabote edilmesine rağmen geri adım atmadı.
***
Zaman zaman ortaya çıkan aksilikler, arızalar ya da eksiklikler olmadı mı, elbette oldu. Özellikle güvenlik kurumlarının meselenin geldiği noktayı anlamakta zorlanmaları, eski reflekslerle hareket etmeleri ve bunlar üzerinden ortaya çıkan yol kazaları oldu. Bunlardan hemen ve kolayca sıyrılmanın mümkün olmadığını da kabul etmek gerekiyor. Hele bunlar üzerinden siyasi iradeyi mahkum etmek, ‘iktidar milliyetçi bir dile savruluyor’ tezini savunmak insafa sığmaz.
Tekrar Yaşar Kaya’dan bir alıntı yapalım:
‘Birkaç aydır cenazeler gelmiyor. Kürt çocukları da ölmüyor. Kürt ve Türk halkının çocuklarından güzelim fidanlarından, 40 bin canı kaybettik. AK Parti iktidara geldiğinde bu ülkede militarizm hakimdi. Geçen 8 yılda tabiri caizse militarizmin direnci kırıldı. Çok önemli bir değişim var Ortadoğu’da. Bölgede şartların değişmesi, Kürtleri de değiştirmeli.’
***
Dün Başbakan Tayyip Erdoğan, ateşkes meselesi üzerinden sert mesajlar veren BDP’yi eleştirdi. Benzeri bir tepki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den geldi.
Bu mesajları, bir siyasi polemik ya da devleti arkasına alan bir duruş olarak görmek yerine, herkesin şartları sakince anlamasına yönelik bir çağrı olarak değerlendirmek daha doğru olur.
Etrafımızdaki gelişmelerle birlikte başlayan süreç, Türkiye’nin siyasi tecrübesinin farkını daha da belirginleştirdi. Bundan ders çıkarması gereken sadece rejimler değil. Kendisini Kürt siyasetinin patronu sayanların da olup biteni daha dikkatli okuması herkesin yararına olacak.