Lafı uzatmak yersiz:Basın özgürlüğüne darbedir!
Şimdi siz eğer kalkar da, Nedim Şener’in ‘terör örgütü üyesi’ olarak ‘darbe ortamı hazırlamak’ için çalıştığını iddia ederseniz, benim gözümde inandırıcı olamazsınız
‘Basın Özgürlüğü Kahramanı’ ilan edilen Nedim Şener’in, Darbe Günlükleri haberinin altında imzası olan bir Ahmet Şık’ın polis baskınlarıyla apar topar gözaltına alınmaları, basın ve ifade özgürlüğüyle bağdaşmaz.
Evet, günlük deyişle lafı uzatmanın âlemi yok. Son Ergenekon dalgası ile yaşananların kısa yorumu şudur:
Basın özgürlüğüne darbe!
Uluslararası Basın Enstitüsü IPI tarafından geçen yıl ‘Basın Özgürlüğü Kahramanı’ ilan edilen bir Nedim Şener’in, Darbe Günlükleri haberinin altında imzası olan bir Ahmet Şık’ın ve aralarında başka meslektaşlarımın da bulunduğu kimilerinin yine sabahın köründeki polis baskınlarıyla apar topar gözaltına alınmaları, demokrasileri demokrasi yapan basın ve ifade özgürlüğüyle bağdaşmaz.
Aynı gazetenin çatısı altında çalıştığım Nedim Şener’i tanıyorum. Ciddi bir haberci ve gazetecidir. Yıllar içinde yalnız haberle yetinmemiş, ses getiren kitaplar da yazmıştır.
Şimdi siz eğer kalkar da, Nedim Şener’in ‘terör örgütü üyesi’ olarak ‘darbe ortamı hazırlamak’ için çalıştığını iddia ederseniz, benim gözümde inandırıcı olamazsınız.
HÜKÜMET BÖYLE DURAMAZ
Ben de derim ki:
Bir nedenle, muhalif bir sesi susturmak istiyorsunuz; bunun demokraside, özgürlükler düzeninde yeri yoktur.
Evet öyle.
Demokrasiler çok seslidir, tek sesli koro değil. Duymak istemediğiniz sesi susturamazsınız demokrasilerde...
Şunu da vurgulamak isterim:
Türkiye’de basın özgürlüğünün almakta olduğu darbeler karşısında Erdoğan hükümeti eli kolu bağlı oturamaz.
Ak Parti hükümetinin eğer demokrasi diye bir sorunu varsa, eğer basın ve ifade özgürlüğünü ciddiye alıyorsa, o zaman bu konuda siyasal iradesini bir an önce bazı yasal düzenlemeler için kullanması gerekir.
Yalnızca son zamanlarda kabaran Ergenekon dalgası da değildir, basın özgürlüğüne darbe vuran.
Taraf’ta, Star’da, Zaman’da haberci ve köşe yazarı olarak çalışan meslektaşlarımız da haklarında açılmış olan davalarla bunalmış durumdalar.
Bunun gibi Kürt sorunu ve PKK çerçevesinde yargılanan, hapis yatan gazetecilerin sayısı da bir hayli kabarıktır.
Son bir örnek dün sabah yaşandı. İsmail Beşikçi yine mahkemedeydi, hakkında 8 yıllık hapis istemiyle...
Neden?
Yazdığı bir yazıdan dolayı...
İsmail Beşikçi bütün ömrünü Kürt sorununun çözümüne adadı.
Demokrasi talep etti Kürtler için de...
Bu amaçla yazdığı kitaplardan dolayı hayatının 17 yılını hapiste geçirdi. Şimdi bir 8,5 yıl daha diyorlar İsmail Beşikçi için...
Sayın Başbakan;
Ne vicdana, ne demokrasiye sığar bu da! Ve eliniz kolunuz bağlı oturamazsınız.
Başta bazı yasaların ivedilikle değiştirilmesi olmak üzere yapabileceğiniz çok şey var, eğer demokrasi diyorsanız.
Gül’e göre İsrail’i akıllandıracak olan...
Cumhurbaşkanı Gül, günübirlik Kahire ziyareti sonrası perşembe akşamı kendisiyle İstanbul’a uçarken iyimser ve umutluydu Mısır’daki durumla ilgili olarak.
Şöyle dedi:
“Kahire’ye gelirken kafamda bazı soru işaretleri vardı. Ama bütün temaslarımdan sonra şimdi rahatladığımı söyleyebilirim. Askerin en kısa zamanda, sanıyorum en çok altı ayda özgür seçimlerle yönetimi sivillere bırakacağını, bu bakımdan asker dahil ilgili tüm tarafların da samimi olduklarını gördüm.”
‘DARBE DEĞİL DEVRİM’
Acaba Mısır ordusu rejim üzerinde kendi etkisini, nüfuzunu örneğin yeni anayasada kurumlaştırabilir miydi?
Yani bir tür vesayet sistemi...
Buna ihtimal vermiyor Gül.
Söyledikleri şöyle özetlenebilir:
“Evet bu bizde yaşandı. Ama şunu unutmayın. Bizde darbeyi yapan, anayasayı da yaptı. Mısır’da durum farklı. Darbe değil, devrim yaşanıyor. Devrimi yapan da halkın kendisi, gençliğin kendisi... Onun yapacağı yeni anayasa bir darbenin ürünü olmayacak, Mısır halkının, gençliğinin demokratik istek ve özlemlerini yansıtacak. Bu konuda ben komutanları da çok samimi gördüm.”
ORTAK PAYDA: TÜRKİYE
Cumhurbaşkanı Gül özellikle Kahire’deki Büyükelçiliğimizde, aralarında Müslüman Kardeşler’in, liberallerin, Ak Parti’yi model alanların da bulunduğu siyasal parti, sivil toplum ve gençlik temsilcileriyle yaptığı görüşmelerden bir hayli etkilenmiş.
Ortak paydayı ise iki sözcükle özetledi:
“Türkiye’nin modelliği...”
Adı cumhurbaşkanı adayları arasında geçen, Nobel Barış Ödülü sahibi El Baradey kendisine söyle demiş: “İslam ülkesi olarak, aynı zamanda demokrasiyi, laikliği, moderniteyi birlikte başarabilmiş bir Türkiye elbette model olacak...”
Bu arada Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan öğrendik. Bir Türk-Mısır Ortak Forumu oluşturuluyor. Birinde siyasetçiler, diğer ikisinde aydınlar ve gençler yer alacak.
YENİ MISIR’LA İLİŞKİLER
‘Yeni’ Mısır’la Türkiye arasında önümüzdeki dönem ortaya çıkması muhtemel yeni bir ilişki yapısının, ciddi bir ‘stratejik’ ortaklığın Ortadoğu’yu barış ve istikrar açısından olumlu etkileyeceğini düşünüyor Gül.
Peki, bundan İsrail nasıl etkilenir?
Cumhurbaşkanı Gül şöyle dedi:
“İsrail’i rasyonelleştirir böyle bir gelişme...”
Gözüm Davutoğlu’na ilişince, o da şöyle tamamladı:
“İsrail’i akıllandırır.”
Cumhurbaşkanı Gül’le günübirlik Kahire ziyaretinden bazı notlar işte böyle.