İşte CHP’nin başörtüsü samimiyeti
Yazıyoruz yazıyoruz kimseyi inandıramıyoruz.
CHP bu işte... Başörtüsü sorununu, bırakın çözmeyi, samimiyetle gündemlerine bile almayacaklarını söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Ancak CHP’liler, tüm bu tartışmaların arkasından dolanarak, akılları sıra bizi haksız çıkarmaya çalıştılar. Parti içinde bir platform kurdular, meydanlardan; “bu işi biz çözeriz” diye sözler verdiler. Yani gündemi hareketlendirdiler. Hareketlenen gündeme dikkatlice eğilip bir baktık ki, aslında daha: “Anneannemin örtüsü, babaannemin yazması” safhasındalarmış.. O yüksek perdeden, “Türbanı biz özgür kılacağız” diyen Kılıçdaroğlu, aylar boyu, abuk subuk şekilci örtü tavsiyeleriyle gündeme gelen Sencer Ayata’dan çıkacağı tahmin edilen raporu bekledi.. Hatta bu süreçte çok komik bir sürü mesele de yaşandı. Mesela, Sencer Ayata, kendini fetva makamı yerine koydu ve; “Saçın tamamen kapatılması şart değil” gibi bir başörtüsü tanımı bile yaptı. Hatırlayın bunun hemen ardından Kılıçdaroğlu, Benazir Butto’nun örtünme şekliyle, (kendince) pazarlığı başlatmıştı.. CHP’nin başörtüsünü falan çözemeyeceği ortadaydı zaten. Az evvel sözünü ettiğim, “özgür kılacağız” blöfünü Başbakan Erdoğan gördü. Açıkça çağrı yaptı CHP’ye; “Gelin, TBMM çatısı altında çözelim” diye.. Geldiler mi? Müzakere ettiler mi? Millet iradesinin en yüce tecelligahında, milletin dini hürriyetlerinin en gözle görünür meselesini, tartışmaya açtılar mı? Ne dediler o vakit? “Getirin dokunulmazlıklarla ve seçim barajı ile birlikte görüşelim”.. Bu, sahadan kaçmak değildi de neydi? Sorarım size.. Sevgili okurlar, bugün CHP’nin bu meseleyle ilgili bugüne kadar yaptıklarını (ya da yapmadıklarını) hatırlatmak üzere almadım kalemi elime. Bir ikrarı size duyurmak üzere yazıyorum bu yazıyı.. CHP’nin işi havale ettiği Sencer Ayata, çalışmaları resmen rafa kaldırdıklarını açıkladı.. “... Parti içinde ve dışında böyle bir tartışma yok. Bu yüzden şu an için böyle bir çalışmamız söz konusu değil...” Bu sözler Sencer Ayata’nın, başörtüsü çalışması ile ilgili partinin geldiği son durumu anlattığı sözler.. Anlayacağınız CHP havluyu atmış durumda. Üstelik de, siyaseten en fazla ihtiyaç duyduğu bu seçim döneminde, rafa kaldırdı CHP bu meseleyi. Çözme umudu zaten yoktu ancak, artık bununla ilgili masada bir soru bile kalmadı. “Bu işi ben çözerim” diyen CHP’nin, bugünkü durumu şu; “Ben de çözmem, çözmek isteyene de çözdürtmem.”
TÜRKAN PROTESTOSU
Ayşe Kulin’in romanına sadık kalınarak çevrilen televizyon dizisi “Türkan”, izlenmediği gerekçesiyle yayından kaldırıldı. “Sadık kalınarak” dedik ama, Ayşe Kulin zaten yazarken “Tepegöz” efsanesi gibi yazmıştı kitabı. Televizyona işleyenler de üzerine biraz ketçap biraz mayonez kattılar. Oldu size melek.. Ne başında olduğu vakfın yaptığı fişlemeler ne insanları etnik kimliğine göre ayırarak ödenen burslar yer aldı. Ne de PKK gibi, DHKP-C gibi terör örgütlerine yapıldığı söylenen yardımlar. Peki mesela bu dizide ve bu kitapta, Türkan Saylan’ın Deniz Baykal’a musalla taşını gösterdiği bilgisi de yer alıyor mu? “.. hani pat diye ölmüştü ya Özal...” hatırladınız mı? Umut Oran ve Süheyl Batum ile yeniden CHP’yi dizayn faaliyetinde Türkan Hanım, Deniz Bey’i aradan çıkarmak için “kalp krizi” senaryosu yazmıştı. Buna da şükür ki, kaset komplosuyla yırttı Sn.Baykal.. Neyse işte, Türkan dizisi yayından kaldırıldı sonuç olarak.. Bence ADD, ÇYDD ve ÇEV üyeleri dizinin yayınlandığı kanal önünde bir protesto gösterisi yapmalılar. Bağcılar’da “cumhuriyet mitingi” önerebiliriz kendilerine.. Ya da “Kanal D” önüne gidip “bale” yapabilirler.. İsterlerse oraya başörtüleriyle gelip, başörtüleri yırtıp atarak, içlerinden çıkan tütülerle şovlarına başlayabilirler. Haydi protestoya. Ne bekliyorsunuz. Kalın sağlıcakla.