Öcalan ne yapıyor?
DEVLET yıllardan beri Öcalan’la görüşüyor ama yakın zamana kadar bu bilinmiyordu. Sonra Öcalan’ın kendisi “görüşüyoruz” dedi. Hatta görüşmelerin “nitelikli” olduğunu, “müzakere” düzeyine çıkabileceğini de söyledi.
Hükümet yetkilileri de “devlet yıllardan beri görüşüyor” diyerek bunu doğruladı.
Eskiden olsa kamuoyu tepkisinden çekinilir, açıklama yapılmazdı.
Bugün kamuoyunun tepki göstermeyişinin en önemli sebebi, Öcalan’ın çeşitli zamanlarda yaptığı “eylemsizlik” açıklamalarıyla teröre ara vermesi, kalıcı bir çözüme katkısının olacağı izlenimini yaratmasıdır.
Demek ki, Öcalan kanı durdurma ve sorunu yumuşatarak çözüm yolunu açma konusunda inandırıcı bir çizgi izlese çözüm yolunun açılması gerçekten kolaylaşacaktır.
Dünyada da yıllarca devam eden ve binlerce cana mal olan etnik çatışmalar, aşağı yukarı bu şekilde çözüm yoluna sokuluyor zaten.
Bu bir...
CHP ile ittifak?
İkincisi, Öcalan’ın siyasi bakımdan “ittifak” arayışıdır. 5 Mart tarihli açıklamasında “BDP’nin yüzde 10 barajını aşmak için ittifaklar aramasını” isteyerek şunları söyledi:
“CHP’nin şu andaki pozisyonunu AKP’den daha ileri buluyorum... Şu haliyle CHP’yi AKP’nin daha ilerisinde görüyorum...”
Merhum Erdal İnönü’nün iyi niyetle kabul ettiği, fakat DEP’li aşırılar tarafından sabote edilen talihsiz ‘ittifak’ denemesinden sonra CHP böyle bir ittifaktan uzaktır... BDP, eğer CHP ile ittifak yapabilecek bir çizgiye gelirse muhakkak ki çözüm de kolaylaşır; fakat bu, içinde bulunduğumuz dönemde ‘teorik’ bir spekülasyondur, ‘realite’si yoktur.
İçinde bulunduğumuz dönemin ‘realite’si, Öcalan’ın siyasi ittifaklara ihtiyaç duymasıdır.
Peki, Öcalan, terör sopasını sallayarak ve ılımlı Kürt aydınlarını ölümle tehdit ederek kamuoyunun kendisine karşı “ılımlı” olmasını bekleyebilir mi?! Elbette hayır...
Bu iki faktör gösteriyor ki, Öcalan ‘pozitif’ bir rol oynayarak çözüm yolunu açmak ve tarihe böyle bir ‘tezkiye’ ile geçmek istiyorsa eylemsizliği süresizleştirmeli, Kürt aydınlarını ölümle tehdit etmekten vazgeçmeli, demokratik yöntemleri benimseyeceği konusunda inandırıcı olmalıdır...
Aydınlara ölüm tehdidi
Öcalan, 18 Şubat açıklamasında müzik sanatçısı Şivan Perwer ile Kürt aydınlar Mehmet Metiner ve Muhsin Kızılkaya hakkında şunları söyledi:
“Bunların ismini ağzıma almak istemiyorum. Birileri bunlara ‘sus’ demelidir!”
PKK dilinde ‘sus’un anlamı belli!... Nitekim PKK’nın yan kuruluşu TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) adlı suikast ve sabotaj örgütü harekete geçti...
Türkiye’de meslektaşlarımız Mehmet Metiner ile Muhsin Kızılkaya ölüm tehdidi altındadır.
BDP’liler kendi iradelerine sahip olmadıkları için onlardan bir tepki beklemiyorum. Ama kendi ‘cephe’lerindeki gazeteciler için basın özgürlüğü şampiyonluğu yapanların bu konudaki suskunluklarını kınıyorum. Ama bu suskunluk, ölüm tehditlerini kamuoyunun ‘tınmayacağı’ anlamına gelmez.
Öcalan şiddeti bırakmalı
Bu şiddet metotları sürerken Öcalan’ın kamuoyunu yumuşatmak için ya da ‘ittifak’ kurmak için söylediği sözlerin hiçbiri inandırıcı olamaz... Tehditler sürerken hiçbir parti kendi tabanına uzlaşma, görüşme mesajı veremez.
Öcalan’ın bu yöndeki taktikleri de havada kalır.
Öcalan bu tehdidi geri almalı, adamlarını çektirmelidir.
Cinayet, suikast, ‘susturma’ metotlarının çağı çoktan geçti.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki ‘kavmi birlik’ kavramının yerini hem realitede hem siyaset ahlakında “demokratik çoğulculuk” almıştır.
Türkler de Kürtler de kavmi olarak ayrı ayrı “sıkılmış yumruk” olamazlar. Türkler arasındaki fikir ayrılıkları ortada ve normal... Bölgede de 694 sivil toplum örgütü bir araya geldi, PKK’nın istediği doğrultudaki bildiriyi sadece 146’sı imzaladı, 500’den fazlası bunu reddetti.
Hangisine “sus” diyecekseniz?!
Öcalan şiddet metotlarını bırakmalı, bıraktırmalıdır; çözüm yolu öyle açılır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.