Cevher İlhan

Cevher İlhan

Siyasî gidişât (1)

Siyasî gidişât (1)

Meclis’te seçim kararının alınmasıyla siyaset hareketlendi. Yüksek Seçim Kurulu’nun açıklamasına göre seçimlere 27 parti katılacak. Ancak herkes biliyor ki bunların çoğu tabela partisi. Seçime ciddî ve iddialı olarak katılacak partilerin sayısı 5-6’yı geçmez.

Türkiye’nin sıkıntısı, darbelerin parçaladığı siyaset ve “siyasî istikrar” adına “temsilde adalet”in berhava edilmesi. Oysa başta Avrupa Birliği İlerleme Raporlarında olmak üzere, Türkiye’de siyasetin demokratikleşmesi için öncelikle yüzde on seçim barajının diğer demokratik ülkelerindeki gibi yüzde üçe, en azından yüzde beşe çekilmesi tavsiye edilmekte.
Zira seçim barajının bu denli yüksek olması, 3 Kasım 2002 seçimlerinde olduğu gibi, seçmenin yüzde 48’ini Meclis dışında bırakmakta; seçmen irâdesinin neredeyse yarıya yakını temsil edilmemekte. DYP’nin 2002’de yüzde 9.7 ile baraj altında kalıp en az 70-100 milletvekilini kaybetmesi, bunun en bâriz örneği. Keza 22 Temmuz 2007 seçimlerinde görüldüğü üzere, yüzde 10’a ulaşamayan, çoğu yüzde 5 civarında oy alan partilerin Meclis’e yansımayıp harcanan oy oranı yüzde 30’ları, 40’ları bulmakta.
Bundandır ki demokratik ülkelerde, öncelikle yüzde bir oyun dahi temsilini sağlayan ve halkın temâyülünü heba ettirmeyen seçim ve siyasî partiler sistemi kurulur.
AB’nin şart koşup siyasî kriterler arasına koyup, Avrupa Parlamentosu’nun “düşünce, ifade ve basın özgürlüğü”ne dair ciddî eleştirilerin yanı sıra “âdil yargılanma” ile “siyasî partiler ve seçim yasası” hakkında Ankara’ya ısrarla önerdiği bu…

SİYASETİN DEMOKRATİKLEŞMESİ
Zira siyaseti demokratikleştirmenin ve parçalı siyaseti bütünleştirmenin yolu, seçim barajının düşürülmesiyle beraber yargı denetiminde önseçimin yapılması. Seçmenin genel merkezlerin seçip sıraladığı listeleri onaylamaktan kurtarılması.
Seçim bölgesindeki milletvekili adaylarının en az iki katı listenin yargının onayıyla oluşan parti üyelerinin hâkim nezâretindeki önseçimle belirlenmesi. Ve seçmene mutlaka istediği ismi “tercih” hakkını veren “tercih sistemi”nin konulması…
Buna ilâveten siyasette uzlaşma kültürünün oluşmasına vesile olacak siyasî partiler arası seçim ittifaklarına imkân verilmesi. Siyaseti yolsuzluklardan, şâibelerden arındıracak siyasî partiler ve seçim finansmanının yasal bir düzenlemeye tabi tutulması…
Aslında bütün bunlar, “DYP’nin İkinci Demokrasi Projesi”nde yer almıştı.
Bugün çoğu, Anayasa değişikliğine ihtiyaç olmadan seçim kanunundaki ufak tâdillerle olabilecek. Meselâ seçim barajının düşürülmesi için, öyle “Torba Kanun” benzeri uzun uğraşlara gerek olmadan, yasadaki “yüzde 10” ibâresi yerine “yüzde 5” değişikliği kâfi…

HAKSIZ REKABETİ AŞMAK…
Ne var ki, kamuoyundan gelen bunca çağrıya rağmen, her fırsatta “ileri demokrasi”den dem vuran Başbakan, seçim ve siyasî partiler kanununun AB demokratik standartlarına göre ıslâhını “Türkiye hazır değil!” tepkisiyle kesip atmakta.
Ve bu yüzden Türkiye muallel, antidemokratik, âdil olmayan bir seçime daha gitmekte…
Neticede Türkiye’de siyaset fevkalâde haksız rekabete dayalı bir sistemle karşı karşıya.
Her yıl devletten yüzler trilyon TL yardım alan AKP, CHP ve MHP’ye seçim öncesi toplam 218 milyon TL Hazineden “seçim yardımı” yapılacak. Aslan payı, 124 milyon 362 bin lira ile iktidar partisi AKP’nin olacak. CHP’nin hesabına 55 milyon 738 bin, MHP’ye 38 milyon 99 bin TL’lik yardım alacak para aktarılacak…
Buna mukabil, yüzde 7’ye ulaşamayan partilere bir kuruş yardım yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cevher İlhan Arşivi