‘Paket’ler bitti, ‘rapor’lar devam ediyor
Türkiye, Avrupa Birliği üyeliği yolunda ilerlerken arka arkaya ‘demokratikleşme paketleri’ açıklıyordu. Açıklanan her paket kamuoyunda destek alıyor ve yeni adımların atılması bekleniyordu. Aynı şekilde, demokratikleşme yolundaki bu adımlar AB tarafından da destek görüyor ve yeni adımların atılması için ‘rapor’larla teşvik ediliyordu. Bu maksatla açıklanan raporların sayısı her halde 10’u aşmıştır. Son yıllarda yeni ‘paket’ler açıklanmadığı için doğrusu açıklanan paketlerin sayısını da hatırlayamaz hâle geldik. Oysa arka arkaya açıklanan bu paketlerin devam edeceği ve neticede Türkiye’nin AB’ye üye olması bekleniyordu.
İçeriden ve dışarıdan yapılan engellemeler sebebiyle yeni paketler açıklanmıyor. “AB’ye uyum paketleri” açıklanmıyor, ama buna karşılık AB tarafından hazırlanan “Türkiye raporları”nın açıklanmasına düzenli şekilde devam ediliyor.
AB’nin kamuoyu ile paylaştığı son rapor, bu güne kadar açıklanan raporların ‘en sert’i olarak yorumlandı. Raporda pek çok konu var, ama özellikle yeni ve demokratik bir anayasa yapılması ve başörtüsü yasağının yer alması dikkat çekici.
Avrupa Parlamentosunda kabul edilen (Star, 10 Mart 2011) ve Hollandalı Hıristiyan Demokrat Ria Oomen-Ruijten tarafından kaleme alınan Türkiye Raporunda yer alan konular arasında şunlar da var:
* Ergenekon ve Balyoz gibi darbe planı iddialarının soruşturulmasında yeterince ilerleme sağlanamamasından endişe duyuluyor.
* TCK’nın bazı maddeleri sebebiyle ifade özgürlüğü sınırlanmaya devam ediyor. Yeni basın yasası hazırlansın.
* Seçim barajı indirilmeli. Türk halkının çoğulcu yapısı daha iyi yansımalı.
Raporda, 12 Eylül referandumu ile kabul edilen anayasa değişikliği ‘doğru yönde atılmış bir adım’ olarak yorumlanıyor ve “Çoğulcu demokrasiye dönüşüm için anayasa bütünüyle değiştirilmeli” de deniliyor. Raporda ayrıca, “Üniversitelerdeki başörtüsü sorunu kadınların özgür tercihine saygılı şekilde çözülmeli” ifadesi de yer almış.
Uygulanan yüzde 10 seçim barajının değişmesi ve yeni bir anayasa hazırlanması konusundaki çağrı da çok önemli olmakla beraber, devam eden kanunsuz ‘başörtüsü yasağı’nın AB raporuda yer alması, daha da önemlisi “kadınların özgür tercihine saygılı şekilde çözülmeli” ifadesi çok isabetli.
Türkiye’deki üniversitelerde devam eden kanunsuz başörtüsü yasağını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin olmayan kararlarına dayandırmak isteyen yasakçılar acaba şimdi ne diyecek? Yoksa, Avrupa Parlamentosu ile AİHM kararları birbiriyle çelişiyor mu?
Başörtüsü yasağının sona ermesi gerektiği noktasındaki talep, çok önceden AB raporlarına girmeliydi. Fakat ne yazık ki başta yasağın sona ermesini isteyen sivil toplum kuruluşları olmak üzere demokrat aydınlar bu meseleyi AB mensuplarına yeterince ve ikna edici olarak anlatamadı. Bu ihmal neticesinde mağdurların sayısı belki de yüzbinleri buldu ve iş bu noktaya geldi.
Geç oldu, ama bundan sonra güç olmasın. AB yolundaki ‘uyum paketleri’ bir an önce hatırlansın, hazırlansın ve açıklansın. Bu yapılırsa; kanunsuz başörtüsü yasağı da sona erer, yeni ve sivil bir anayasaya da kavuşuruz inşâallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.