Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Gazetecilik bunun neresinde?..

Gazetecilik bunun neresinde?..

Geçmiş dönemlerde, basın özgürlüğünün göz göre göre ayaklar altına alındığı; birilerinin, kanunların öngördüğünün de ötesinde, 'bana göre böyle' diyerek birtakım tuhaf uygulamalar yaptığı, herhangi bir gazetede yayınlanınca çok normal karşılanan bir makalenin, bizim gazetelerde yayınlandığı zaman her nedense suç olarak değerlendirildiği... gibi konularda ne kadar feryat edersek edelim, sesimizi duyurmaya bir türlü imkan bulamadığımız çevrelerde, özellikle de son zamanlarda müthiş bir basın özgürlüğü tutkusu başladığına şahit oluyoruz.

Basın özgürlüğü denilen şeyin yalnızca kendileri tarafından kullanılan bir lüks olduğuna inandıkları için olsa gerek, vaktiyle feryatlarımızı duymazdan gelen; dahası, bir şekilde karşılaştığımızda 'ne şikayet ediyorsunuz ki, size meheldir bu' havalarına girerek, ikinci sınıf ya da düpedüz bu ülkenin zencileri olduğumuzu hatırlatmaktan hiç çekinmeyen zevatta, basın özgürlüğü hususundaki hassasiyetin bu kadar gelişmiş olması, doğrusu göz yaşartıcı bir durum.

Türkiye medyasının bir kesiminde, ülkemizde basın özgürlüğünün son derece kötü bir durumda olduğu, gazetecilerin mahkeme kapılarında beklemekten iş yapamadıkları, basın kuruluşlarının kapılarına kilit vuracakları günlerin yakın olduğu gibisinden yayınlar gırla...

Gazetecilerin çoğunun gazetecilik dışı işleri yüzünden mahkeme kapılarında olması, basın kuruluşlarında değil, patronların medya dışı işlerinde, o da vergi vermeyi sevmeme alışkanlığı ile ilgili sıkıntılar yaşanıyor olması, önemsiz...

Avrupa ve ABD basınının bir bölümü de bu koroya katılmış durumda. Asıl şaşırtıcı olanı da, sadece belirli basın kuruluşlarının değil, bu ülkelerin birçoğunun yetkililerinin bile, bu türden açıklamalar yapma ihtiyacı hissetmeleri...

Macaristan'da medya sahasında yapılmak istenen değişikliklerin AB standartlarına uygun olup olmadığını her nedense tartışma dışı tutmak isteyen Avrupa ülkelerinin, ülkemizdeki duruma aşırı ilgisinin kaynağı nedir acaba? Ve ABD'nin yeni göreve başlayan büyükelçisi, durup dururken neden basın özgürlüğü hususunda ilgi çekici ve dahası ortalığı gerici laflar etti?..

Bunlar zor sorular... Ama biliyoruz ki, kimsenin hakikaten basın özgürlüğüne katkıda bulunmak gibi bir derdi yok...

Mesele kısmen, basının AB ya da ABD'nin ve içimizden onlar gibi düşünenlerin menfaatleri açısından uygun çalışıp çalışmadığı sorusuyla alakalı. Özellikle bölgemiz hareketli iken, mesela Körfez Krizi sırasında bol bol imkan dağıtan çevrelerin, ortalık sakinken dağıtıma ara verdiklerini düşünmemiz için sebep yok.

Mesele kısmen de, tutuklanan isimlerle ilgili: Açıklamaların onlara gönderilen 'yanınızdayız' mesajı olduğunu, düşünebiliriz... Dahası, aynı şekilde sıralarını bekleyenlere de 'korkmayın' denmeye çalışıldığını da ileri sürebiliriz...

Gazeteciliği millete hizmet için değil, milleti belli yönlere kanalize edebilme niyetiyle yapanlar, akıllarına esen her şeyi yapabilme özgürlüğü ile basın özgürlüğünü birbirine karıştırmaktan vazgeçseler, iş kolaylaşacak.

Bir yandan milletin seçip parlamentoya gönderdiklerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ya da sınırlandırılmasından bahsederken; bir yandan da, ne yaparlarsa yapsınlar gazetecilere dokunulmaması gerektiği iddiasında olmak, en azından tuhaf kaçıyor...

Esas soru ise şu: Bütün bu hay u huy arasında, birtakım mal ve hizmetler için vergi olarak ödediğimiz rakamlar, devlete ulaşıyor mu?..

Kavga, medya patronlarının yapmakta oldukları başka işler ve bunlardan doğan vergilerle de yakından alakalı çünkü...

Yani özgürlük bahane...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi