Petrol fiyatları yalanı
Bir ay içinde iki önemli şey oldu. Libya’da isyan ve devamında gelen hadiseler ve peşinden Japonya’da deprem-tsunami. Libya olayları, petrol fiyatlarını arttırdı, Japonya ise düşürdü. Bunu aslında şöyle de açıklayabiliriz; üretici (Libya) zora girdiği anda, arz dengesi değişti. Dolayısıyla fiyatlar yükseldi. Tüketici (Japonya) zora girdiği anda ise talep dengesi değişti. Dolayısıyla fiyatlar düştü.. İlk bakışta, akla yakın gelen bu tezin, ne kadar büyük bir yalan olduğunu anlatacağım size şimdi.. Ne Libya’daki isyan, arz dengesini zora soktu aslında, ne de Japonya’daki afet, talep dengesini. Fiziksel olarak böyleymiş gibi görünse de, bunların fiyatlara yansıtılması tamamen spekülatif ve manipülatif..
¥
Bakın Amerikan Kongresi, bundan 5 yıl evvel bir karar aldı. Takip etmeyiz bilmeyiz, ilgilenmeyiz ama kongreden geçen kararların, bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri ne kadar ilgilendirdiğine inanamazsınız. 2006’ya kadar, ABD, üç büyük piyasa üzerinden, iki büyük fiyat belirleyici şirketin alımlarını kontrol ediyordu. Neden? spekülasyon olmasın diye.. Fakat kongreden tek maddelik bir yasa geçti. Tahmin edeceğiniz üzere, petrol lobisinin baskısıyla.. Yasada deniyor ki, “elektronik yolla yapılan spot alımlar denetlenemez”... Yani kim, hangi piyasadan kaç yıl sonrasına yönelik, ne kadar sanal alım yaparsa yapsın, bu onun serbest ticaret hakkı kapsamındadır.
¥
Büyük şirketler, mortgage krizinde kaybettiklerini yerine koymak için petrol piyasasına saldırmış durumdalar. İki hatta üç yıl sonra ellerine geçecek olan petrolü sanal ortamda satın alıyorlar. Dolayısıyla kendilerine henüz resmen ait olmamış bir petrolün fiyatıyla da istedikleri gibi oynayabiliyorlar. İthalatçı ülkeler kapılarını çaldığında ise istedikleri orandan fiyat veriyorlar.. Burada artan fiyatların ortaya çıkardığı fark, büyük petrol şirketlerinin ve Amerikan finans kapitalinin kasasına iniyor. Yani petrol üreticisinin kasasına giden bir şey de yok. Zira, üretim maliyetleri kıpırdamıyor bile.
¥
Daha komiği, tüm bu alışveriş sırasında belirlenen rakamlar ise, taşıdığı potansiyel riskler dikkate alınarak yapılıyor. Yani petrol üreticisi bir ülkede diktatörün devrilme riski var ise, bir başka ülkede petrol boru hatlarının sabotaja uğrama riski var ise, tüm bunlar da öngörülüp, fiyatlara yansıtılıyor. Sadece arz değil, talep dengesinde yaşanabilecek bir değişim de o fiyatların içinde aslında. Yani aldığı malın elinde kalma riskini de satın alıyor bu şirketler. Anlayacağınız petrol fiyatlarındaki artışa, tamamen birileri masa başında karar veriyor.
¥
Bir de işin OPEC ayağı var. Petrol ihraç eden ülkeler örgütü. Lafa gelince tekel ya da kartel olmadıklarını söylerler. Peki ama fiyatları neye göre belirlediklerini kim biliyor. Yani varil başına 50 dolar artırım yapmış olmaları, üretim maliyetinin bu nispette arttığı anlamına mı geliyor? Asla... Tamamen kafalarından uydurdukları paraları, fiyat diye koyuyorlar.. Petrol satın alan ülkeler de mecburen çekiyor bu fiyatları Peki itiraz şansı var mı? Bu şartlarda yok. Ama, petrol satın alan ülkeler, yani ithalatçı konumundaki ülkeler de, tıpkı OPEC gibi bir örgüt kursa ve pazarlığı oradan yapsa, her şey bambaşka olur. Dünyanın ekonomik dengelerini değiştirmeye aday değilim. Ama böylesine önemli bir kartelle mücadele ancak anladıkları dilden olabilir. Birilerinin bu gidişe dur deme vakti, geldi de geçiyor bile. Kalın sağlıcakla.