‘Değişiyoruz’ demek yeterli mi?

‘Değişiyoruz’ demek yeterli mi?

Star Gazetesi, bugüne kadar çok önemli bir misyonu taşıdı, sözünü eğip bükmeden söyledi. Ama yeni sayfa düzeniyle, logosuyla ve aileye katılan isimlerle birlikte bu gazetede yazmak bambaşka bir keyif olacak.

‘Coğrafya kaderdir.’ Bu sözden her zaman çok etkilendiğimi itiraf etmeliyim. Hele Türkiye’nin son 10 yılda yaşadığı dönüşüme ve yanı başındaki ülkelerdeki hareketliliğe bakınca, bu sözün daha farklı çağrışımlarını hissetmemek elde değil.

Tunus, Mısır, Libya, Suudi Arabistan ve Bahreyn başta olmak üzere geniş bir alanda ortaya çıkan ayaklanmalar ve rejim değişiklikleri; son bir haftadır farklı bir yönde ilerliyormuş gibi görünüyor. Libya’da Kaddafi’nin kontrolü yeniden ele geçirmesi, Tunus ve Mısır’da onca hareketliliğin ardından ortalığın sakinleşir gibi görünmesi, böyle bir tersine gidişin örneği gibi algılanıyor.

Değişim durmayacak

Yanılgı tam da burada başlıyor. Bu ülkelerde başlayan, kuvvetle muhtemel çok daha geniş bir alanda devam edecek olan değişim, geriye dönüşü mümkün olmayan bir yönü işaret ediyor. Ne Libya’da, ne Suud ya da Tunus’ta, ne de Bahreyn gibi ülkelerde eski yönetim tarzının devam etmesi mümkün.

Peki şu günlerde yaşananları nasıl açıklayabiliriz? Galiba bu sürecin pazarlık boyutunu gözden kaçırıyoruz. Mesela Suudi Arabistan’da yaşanabilecek bir değişimin, pekçok ülkeyle kıyaslanamayacak etkiler yaratacağı çok açık. Nitekim Suud yönetiminin geniş bir alanda ortaya çıkan çatışmalar üzerine verdiği mesajlar hep bu yöndeydi. Uluslararası sisteme ‘Bırakın biz değişelim’ mesajını veren Suud iktidarı, bir yandan da Mısır gibi ülkelerde iktidar değişimine engel olmak için son dakikaya kadar çaba gösterdi.

Ne Mısır’da, ne de Tunus’ta bu çabalar sonuç vermedi. Yıllardır iktidarlarını uluslar arası sistemle pazarlıklar yürüterek devam ettiren hanedanların, bu süreçten ne kadar ürktükleri malum. ‘Bırakın biz değişelim’ mesajının, dünya nezdinde eskisi kadar ciddiye alınmadığının da farkındalar.

Önümüzdeki dönem, en başta Suudi Arabistan olmak üzere, stratejik önemi yüksek ülkelerde, reform adına pek çok paketin ilan edildiğine tanık olabiliriz. Bu ülkelerde daha önce de benzeri girişimler uç göstermiş, ama sistemin baskısını atlatınca yeniden eski düzeni devam etmişti. Şimdi manzara çok farklı ve yönetimler, uçurumun kenarına geldiklerinin farkında.

Elbette kısa sürede yönetimlerin değişmesi, hanedanların gitmesi ya da bir anda çok partili hayata geçilmesinden söz etmiyoruz. Bu ülkelerin siyasi gelenekleri, güç dengeleri, demokratik tecrübelerinin bir hayli zayıf olması, halkın kendisini ifade edeceği kanalların önemli ölçüde tıkalı olması, bunlara bir çırpıda geçit vermeyecektir.

Ancak Libya örneği kimseyi yanıltmasın. Sürecin geriye döndürülmesi mümkün değil. Burada en önemli sorun şu: ‘Bırakın biz değişelim’ diyenler, manevra alanlarının hemen hiç kalmadığını bilerek hareket etmek durumundalar.

Benzeri bir durumun Türkiye’de de karşılığı var. Ancak bizdeki durumun farkı, iktidar partisinden çok, CHP başta olmak üzere Kemalist çizginin ‘değişim’ kulvarına girip girmemesi.

Kemal Kılıçdaroğlu, CHP adına ‘Bırakın biz değişelim’ mesajıydı. Aldıkları süreyi, üstelik bu uzatmaydı, şu ana kadar iyi değerlendiremediler. Bakalım kısa zamanda neler yapabilecekler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi