Yağdır bombayı, gelsin demokrasi!
Önceki geceden itibaren Libya’ya yönelik hava harekatı başladı. Bu yetmezmiş gibi, bir de medya eliyle yürütülen bir başka bombardımanla karşı karşıyayız.
Esasen bu tavra çok da yabancı değiliz. Saddam döneminde Irak’a yönelik işgal operasyonunda da benzeri sesleri duymuştuk. Madem ki bir ülkenin başında oraya kan kusturan bir diktatör var; şu halde o ülkeye derhal uluslararası sistem müdahale etmelidir! Diplomasiye, diyaloğa, konuşmaya ne hacet! Yağdır bombaları, gelsin demokrasi!
Başından itibaren, gerek Mısır ve Tunus’taki gelişmelerde, gerekse Libya konusunda Türkiye’nin tavrı, ‘Ya yanımızdasınız, ya karşımızda’ ucuzluğundan uzaktı. Gerek Başbakan Tayyip Erdoğan, gerekse Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Libya’ya yönelik bir müdahaleye karşı çıktılar.
Uluslararası iradenin, bugüne kadar hangi meseleye ne kadar çözüm getirdiğini unutanlara, Afganistan’dan Irak’a kadar onlarca örnek verebiliriz. Mesele, Kaddafi’nin yanında yahut karşısında olmaktan ibaret değildir. Dış politika, bu tür dayatmalara kurban edilemeyecek kadar da ciddi bir iştir.
Ankara: ‘Üçüncü Yol’
Her şeyden önce Ankara’nın bu konudaki tavrını ‘Türkiye’nin Libya’da yatırımları var ve çok sayıda vatandaşı orada çalışıyor. Onun için Kaddafi’ye ılımlı yaklaşıyor’ diye tarif etmek, haksızlıktır, ayıptır ve de bu işlerden zerre kadar haberdar olunmadığının ifadesidir.
Türkiye, elbette yatırımlarını dikkate alır, vatandaşlarını korur. Nitekim son derece başarılı bir tahliye operasyonu yürütmüştür. Lakin bölgesinde ve dünyasında iddia sahibi bir ülkenin dış politikası bundan ibaret sayılamaz. Eğer Türkiye, “yağdır bombayı, gelsin demokrasi’ ucuzluğunun şehvetinde politika üretseydi, adından ‘üçüncü yol’ olarak söz edilmezdi.
Yanı başımızdaki Irak’ta demokrasi adına yapılan işgalin ortaya çıkardığı ‘kaos’, hali hazırda tüm bölgeye istikrarsızlık yaymaya devam ediyor. Afganistan’daki durum keza öyle. Şimdi tüm bunların üzerine bir başka cephe ekleyip, Afrika’nin kuzeyini ateş çemberine dönüştürenleri sorgusuz sualsiz kahraman ilan etmek de nereden çıktı!
Türkiye ne yaptı?
Başbakan Erdoğan dün Libya konusunda yaptığı bazı kritik görüşmeleri kamuoyuyla paylaştı. Kaddafi’ye ‘Artık halkın iradesine saygı duymalısın ve bir an önce de bu bitmelidir’ dediğini aktardıktan sonra şunları söyledi:
‘Benim bu görüşmem, 1 Mart tarihindedir. Ne yazık ki bunda başarılı olamadık. Temenni ederim ki bu son gelişmelerle Libya’da artık kardeşin kardeşi öldürdüğü dönem süratle bitsin ve Libya halkının iradesi Libya’ya hakim olsun.’
Türkiye’nin tavrını daha net biçimde özetleyen şu cümleler de Erdoğan’a ait:
“Buradan uluslararası camiaya sesleniyorum. Kimse bu ülkeler içerisinde farklı hesaplar yapmasın. Tunus Tunuslularındır, Mısır Mısırlılarındır, Libya Libyalılarındır. Sadece coğrafya olarak konuşmuyorum, altyapısı ve üstyapısıyla orada yaşayan halklarındır. Ancak birileri buralar üzerinde petrol hesabı yapıyorlar. Türkiye sadece oradaki halkların demokrasi, halk ve özgürlükler konusundaki mücadelesine saygı duyuyor. Burada durumda vazife çıkarmak durumunda değiliz.’
Daha uluslar arası kararların ne olduğu anlaşılmadan, Libya’nın üzerine çullanan Fransa’ya, petrol diye gözünü karartan yandaşlarına ve de tüm bunları peşinen ‘meşru’ ilan edenlere kapak olsun, kulaklarına küpe olsun.
Daha ne söylenir ki!