Saraya değil, insana yatırım
Pek çok sıkıntının kaynağında ‘cehalet’ olduğu gibi, çare ve çözümü de ‘eğitim’dedir. Fert ve devlet olarak bu hakikati görenler muvaffak olurken, eğitime gereken ehemmiyeti vermeyenler de zarar üstüne zarar eder ve ediyor.
“Zaman iyi bir müfessirdir; kaydını izhâr etse, ortaya koysa itiraz edilmez” düsturu da geçen ayların ve yılların doğruladığı başka bir tesbittir. İslâm ülkelerinin bu hakikati anlaması ve kavraması için ne yazık ki büyük bedeller, yüksek faturalar ödendi. İnşaallah daha büyük faturalar ödenmez...
Ne yazık ki, petrol zengini İslâm ülkelerinin; yıllarca ‘insan’a değil de ‘saray’lara yatırım yapmasının acısını hep birlikte çekiyoruz. “İslâm dünyası” diye tarif ettiğimiz ülkelerin bir kısmı ‘fakir’ iken diğer bir kısmı ise ‘ne oldum delisi’ diyebilecek kadar zengin... Maalesef, zengin olan bu ülkeler sahip oldukları zenginliklerini, değil diğer İslâm ülkeleriyle, kendi vatandaşlarıyla bile paylaşmıyorlar. Neticede bir tarafta ‘saray’larda yaşayan kral ve diktatörler, öte yanda da ‘ekmeğe muhtaç Müslüman’ görüntüleri ortaya çıkıyor.
Neyse ki, İslâm ülkelerinin yöneticileri bu yanlışları görmeye başladı. Bu cümleden olarak 30 ve 31 Mart 2011 tarihinde İstanbul’da düzenlenen bir toplantıda “insana yatırım yapılması”na özellikle vurgu yapılmış.
TASAM’ın organizasyonu ve İslâm Konferansı Teşkilâtı’nın (İKT) katkısıyla düzenlenen forum sonrasında önemli bir deklarasyona imza atılmış.
50 ülkeden düşünce kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı toplantıda dikkat çekilen noktaların bir kısmı şöyle özetlenebilir:
* Dünyada şekillenen çok boyutlu güç sistematiği ve bunun getireceği acımasız rekabetin odak noktasının nitelikli insan kaynağı olacağı yaşanan son gelişmelerle de teyit edilmiştir. İslâm ülkelerinde yatırım bütçelerinin büyük bir bölümü nitelikli insan kaynağı gelişimine yönlendirilmelidir. Halkları kazanabilmek için temel hedef sadece devleti değil insan güvenliğini ve refah artışını savunmak olmalıdır.
* İslâm fobisinin ortadan kaldırılması, medeniyetler arasında köprü oluşturulmasını mümkün kılacaktır. Bu noktada İslâm dünyasındaki medyanın önemine ve bu alanda üstlenilmesi gereken daha fazla rol olduğu hususuna vurgu yapılmıştır.
* İKT’nin özellikle İslâm ülkelerini yakından ilgilendiren bölgesel, küresel sorunlarda daha fazla inisiyatif alması gerektiği üzerinde ısrarla durulmuştur. Özgün yaklaşımların geliştirilebilmesi, her alanda işbirliği ve eşgüdüm imkânı için teşkilât bünyesinde stratejik karar alma mekanizmasının güçlendirilmesi önerilmektedir.
* İslâm ülkeleri arasında Avrupa Birliği’nin oluşturduğu “Erasmus” benzeri programlar hayata geçirilmeli, mevcut programlar güçlendirilmelidir. (Bakınız: www.tasam.org)
Forum sonunda açıklanan deklarasyonda; İslâm ülkelerinin ‘insana yatırım yapması gerektiği’nin açıklanması çok haklı, çok yerinde, bir o kadar da geç kalmış bir tesbit. Aynı şekilde, ‘medyanın önemine yapılan vurgu’ da alkışlanmaya değer. Hele hele, İslâm Konferansı Teşkilâtı’nın dünyada yaşanan hadiseler karşısında daha öne çıkması gerektiği talebi çok isabetli. İslâm ülkeleri arasında Avrupa Birliği’nin oluşturduğu “Erasmus” benzeri bir eğitim programının hayata geçirilmesi teklifi de öyle.
İnşâallah, dile getirilen bu doğru tesbit ve tekliflerin hayata geçmesi için ‘on yıllar’ daha beklemeyiz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.