Yeşil yakıtlar
Nüfus artışı, sanayileşme hızı, yurt içi ve dışı ticaretin yaygınlaşması, yeni teknolojilerin hizmete sunduğu araç ve makine çeşitlenmesi ve benzeri faktörler, her geçen gün enerji ihtiyacını artırmaktadır. Zira enerji tüketimi, ülkeler için bir gelişmişlik kıstası sayılmaktadır. İhtiyaç duyulan enerjinin iki kaynağı bulunmaktadır. Birincisi ve en yaygın olarak kullanılanı fosil yakıtlar (petrol, doğal gaz ve kömür), diğeri de yeşil enerji bitkileridir. Yapılan tahminlere göre fosil yakıt rezervi, anılan enerji tüketim faktörlerinin hızına cevap verecek potansiyele sahip değildir. Mevcut fosil kaynakları, sürdürülebilir bir gelecek vaat etmemektedir. Uzmanlarınca yapılan tahminlere göre 2004 yılı fosil yakıt rezervlerinin kömürde 186 yıl, petrolde 41 yıl ve gazda da 60 yıllık olduğudur. Tüketilen fosil yakıtlardan çıkan karbondioksit emisyonlarının küresel ısınmaya sebep oluşu da artısıdır.
Geriye dönüp bakıldığında, 1973 yılında Irak-İran, ilk Körfez savaşı, küresel ekonomik kriz ile son günlerde yaşamakta olduğumuz Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki karışıklıklar nedeniyle artan petrol fiyatları, tüm ülkeleri sürdürülebilir ve yenilenebilir yerel kaynaklar arayışına itmiştir (Ülkemizin tavrı merakımızdır). Ayrıca, gelişmiş ülkelerde fosil kaynak kullanımının sebep olduğu büyük çevre sorunlarına duyulan hassasiyet, petrol fiyatlarındaki artış her ülkenin ilgisini çekmekte ve biyoyakıt üretiminin teşvikini güncelleştirmiş bulunmaktadır.
Konu ile ilgili öngörülen teşvikleri güncelleştiren Fransa, ABD, Brezilya ve Almanya 2004’te uygulamaya koydukları saf ve karışım biyoetanol için vergi muafiyeti getirmiştir. AB ülkeleri tedbir olarak; dışa bağımlılığı azaltmak, yerel üretimi artırmak için aldığı stratejik kararlar ile ithal biyoyakıtların birliğe girişini engellemek amacıyla yüksek miktarlarda (19.22 _/hl) gümrük vergileri koymuştur. Bunun sebepleri şu gerekçelerle açıklanmıştır: 1) Kırsal alanlarda büyüme ve istihdamın teşviki, 2) Karbondioksit emisyonunun düşürülmesi ve 3) AB’nin enerji bağımlılığının azaltılması.
AB ülkeleri; komisyonun 2003/30 EC direktifi doğrultusunda biyoyakıt uygulamasından faydalanmak amacıyla ve bir an önce şu önlemlerin alınmasını da istemektedir: 1) Önlemlerin ulusal bazda uygulanmasıyla sürdürülebilir bir pazarın hazırlanması, 2) Bu endüstriyi rekabetçi ürünlerden korumak için küresel ve dengeli bir ithalat politikasının yürütülmesi ve 3) Yakıt etanolu içeren ve yakıt etanolu için özel bir gümrük kodunun hazırlanması.
Konunun önemine binaen 23-24 Mart 2006 tarihinde AB Konseyi’nde devlet ve hükümet başkanları, yenilenebilir enerji kaynakları ve biyoyakıtlarla ilgili kararları destekleme yönünde görüş belirtmişlerdir. Bu gelişmeler, AB ülkelerinde biyoetanol sektörüne yapılan yatırımları cazip kıldığı için üretimi artırmış, AB ülkelerinde tarımsal hammadde üretiminde yeterli bir potansiyele ulaşılması ve kârlılığı yüksek bir pazar beklentisini haklı çıkarmıştır. Bu pazar 2006 yılında 600.000 tonluk bir seviyeye, 2010 yılında da, 2003 yılında belirlenen 10.5 milyon ton hedefine ulaşmıştır.
Ülkemizin yönetim tarzından kaygı duyanlar, AB üyesi olmak için verilen bu kadar tavize rağmen, konunun ülkemizdeki sorumlularının ne yaptıklarını merak etmektedir. Bir cevap veren çıkar mı bekleyeceğiz. Ya çıkacak, ya çıkaracağız ama mutlaka ülke potansiyelimizi anlatacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.