Bütün neticeleri ile bitsin bu yasak
Başörtüsü yasağı kalıcı olarak sona erdirilemediği için problemler de bir türlü sona ermiyor. Üniversite öğrencilerini hedef alan ‘kanunsuz yasak’ çoğu üniversitede sona erdi, ama hâlâ başörtüsüne yasak uygulayan fakülte ve bölümler var. Hiç kimse; “Bir iki fakülte ya da bölümde uygulanan yasağı da görmezden geliverin, ne olur ki?” diyemez. Çünkü ‘hak’kın küçüğüne ya da büyüğüne bakılmaz. Hak haktır, “Üniversitelerde başörtüsü yasağı sona erdi” diyebilmek için hiçbir fakülte ya da bölümde uygulanmaması, bir tek öğrencinin dahi mağdur edilmemesi gerekir.
Son haftalarda yapılan bazı imtihanlarda da başörtüsü yasağı uygulayan ‘yönetici’ler olmuş. Gariplik şurada ki, iki komşu il ya da ilçede yapılan imtihanın birinde ‘başörtüsü yasağı’ uygulanırken birinde uygulanmayabiliyor. 30 Nisan 2011 tarihinde yapılan “Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı”nda bazı okullarda başörtüsü yasağı uygulanmış. Yasağı uygulayan ‘eğitimciler’ güya yönetmeliklere sığınıyormuş. Eğer yürürlükte böyle bir yönetmelik varsa, acilen değiştirilmesi gerekir. Çünkü böyle bir yönetmeliğin 2011 yılında dahi yürürlükte kalabilmiş olması yanlıştır.
Çelişkinin biri de, ‘din eğitimi vermek için’ açılan okullarda okuyan öğrencilere de başörtüsü yasağı uygulamaya kalkmaktır. Geçmişte bunun en çarpıcı örneğini Marmara Ü., İlahiyat Fakültesi’nde başörtüsü yasağı uygulandığında görmüştük. Düşünün, ilahiyat fakültesinde okuyan ve okuduğu ‘ders’lerde başını örtmesi gerektiği öğretilen ve neticede inancı gereği başını örten bir öğrenciye, okul kapısında durup “Başını aç, okula öyle gir. Aksi halde seni okula almam” deniliyordu. Böyle bir uygulamaya çelişki mi, trajedi mi demek lâzımdır, siz karar verin...
Aynı şekilde imam hatip lisesinde okuyan bir başörtülü öğrenciye, “Okula başını örterek girme” ya da “Sınava başını örterek girme” demek ve bunu savunmak da derin bir çelişkidir. İşte, “Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavı”na giren Bakırköy İmam Hatip Lisesi öğrencileri imtihan günü bu çelişki ile karşı karşıya kalmışlar. İmtihana girdikleri okulun ‘yönetici’leri, başörtülü İHL öğrencilerine “Zorluk çıkarmadan ya başınızı açın, ya da salonu terk edin, sınava girmeyin” demişler. Tabii öğrencilerin çoğunluğu başörtülerini açmak yerine sınava girmemiş. Yaşanan bu çelişkiyi izah etmek mümkün mü? Devletin açtığı imam hatip liselerinde okuyan bir öğrenci okuluna başörtülü olarak girebilecek, ama yanındaki okulda yapılan imtihana giremeyecek! Niye? İmam hatip lisesi ile ticaret lisesi ya da başka bir lisenin ‘kamusal alan’ olması bakımından ne farkı var?
“Arada fark yok, o halde imam hatip lisesinde de başörtüsü yasak olsun” denilemez. Aksine hiçbir okulda başörtüsü sayağı olmamalı. Bu meseleler bugün için yeterince gündeme gelmiyor olabilir, ama önümüzdeki yılların gündemi bu gibi konulardır.
Başörtüsü yasağı sona ermiş olsa Türkiye’nin ‘bütün meseleleri’ bitmiş, ‘düzlüğe’ çıkmış mı olacağız? Elbette hayır. “Bütün meseleler” bitmiş olmayacak belki, ama bu yasak sona ermeden “hiçbir mesele” bitmiş olmayacak. Kanunsuz yasak bütün sonuçlarıyla birlikte sona erecek ki, diğer proplemleri de tartışabilelim, onlardan da kurtulalım. Türkiye’yi idare edenler, kanunsuz yasağı hem de her kademede sona erdirmek için ne gerekiyorsa yapmak durumundadırlar. Aksi halde sıkıntılar sürüp gider...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.