Filistin Uzlaşması
Filistin’de Hamas ile Fetih arasında imzalanan son anlaşma bugüne kadar ihtilafın çözülmesi konusunda müşahhas adım atılamamasının sebepleri hakkında da fikir veriyor.
İhtilafın tarafları Fetih ile Hamas olduğundan doğal olarak anlaşmazlığın sürmesinin müsebbipleri olarak da sadece bu ikisi görülüyordu. Dolayısıyla eleştirilerin hedefine sürekli onlar yerleştirildiği gibi çözüm için de çağrılar hep onlara yöneltiliyordu. Özellikle de İslâmî hassasiyetinin yüklediği sorumluluk sebebiyle Hamas birinci derecede kabahatli ve birinci derecede sorumlu gibi görülüyordu.
İhtilafın taraflarının sorumluluktan müstağni olduklarını ileri süremeyiz. Ama bugün varılan nokta ve değişen şartların doğurduğu uzlaşma geçmişteki çözümsüzlüğün arkasında belki ihtilafın taraflarından daha etkin birtakım unsurlar olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Bunların başında “ara bulucu” konumunu üstlenen yönetim geliyor. Bu da Mısır yönetimidir. Hüsni Mübarek döneminde ihtilafın tarafları arasındaki görüşmelere ülkenin istihbarattan sorumlu devlet bakanı Dr. Ömer Süleyman gözcülük yapıyordu. Bu kişi aynı zamanda Hüsni sonrası için onun koltuğuna göz dikmişti. Dolayısıyla ABD ve İsrail’le iyi ilişkiler kurmuştu ve onların Filistin’le ilgili politikalarının sahaya taşınması görevini yerine getiriyordu. Bu yüzden ihtilafın çözümü için ne zaman bir ittifaka yanaşılsa yeni şartları ve dayatmaları devreye sokarak işi çıkmaza itiyordu. Bu dayatmaları bazen Abbas tarafının şart koşması için zorlama yapıyor bazen de Mısır formülü olarak ileri sürüyordu. İzlediği bu politikayla Hüsni Mübarek yönetimi ve onun gözlemci tayin ettiği Ömer Süleyman bir ara bulucu değil ara bozucu görevini yerine getiriyordu.
Uzlaşma konusunda bir ilerleme sağlanmasıyla birlikte siyonist işgalin ve ABD’nin rahatsızlıklarını hemen belli etmeleri, bir anlaşmaya varılmasıyla birlikte bu rahatsızlıklarını iyice açığa vurmaları ve ortalığı karıştırmaya çalışmaları çözümsüzlüğün uzun vadeli bir hal almasının arkasında duran diğer önemli güçleri ve unsurları da gün yüzüne çıkarmıştır. Filistin’deki İslâmî direnişin bu güçlerle herhangi bir menfaat ilişkisi olmadığı için çözümsüzlük sürecinde bu unsurların Hamas kanalıyla bir dayatma yapmalarının söz konusu olamayacağını tahmin edebiliriz. Siyonist işgal ve ABD, Ramallah’da Fetih örgütü vasıtasıyla oluşturulan yönetime bu konudaki politikalarını dayatmada göstermelik masa başı görüşmelerini ve küçük çaplı maddi yardımlarını kullanmıştır.
Hüsni Mübarek rejiminin devrilmesinden sonra Mısır’daki yönetimin politikasının değişmesi fiili olarak bir ara bulucu rolü üstlenmesini sağlamıştır. Hüsni Mübarek rejimine karşı gerçekleştirilen halk ayaklanmasının arkasında ABD parmağı olduğu iddiasına dayalı komplo teorileri üretenlerin iddialarını yalanlayan bir realite de Mısır’daki statünün değişmesinin her bakımdan siyonist işgal rejimi aleyhine sonuçlar doğurmasıdır. Biz ayaklanmanın devam ettiği dönemde yazdığımız yazılarda da buna dikkat çekmiş ve Mısır’daki rejimin değişmesinin siyonist işgali telaşlandıracağını, böyle bir şeyden ABD’nin de memnun kalmayacağını dile getirmiştik.
Bundan sonrası için önemli olan anlaşmanın uygulamaya geçirilmesidir. Siyonist işgal devleti ve ABD, Abbas yönetimini anlaşmadan vazgeçmesi için çeşitli şekillerde tehdit etti. Onun bu tehditlere rağmen cesaretli adımlar atabilmesinde bölgedeki dengelerin değişmesinin ve aynı zamanda Filistin halkından gelebilecek tepkilerin başa alınmasının zorunlu olduğu kanaatinin önemli rol oynadığını tahmin ediyoruz.
Anlaşmanın uygulamaya geçirilmesi merhalesinde de çeşitli baskılara ve oyunlara başvurulması muhtemeldir. Bu oyunlar sadece dıştan değil, Arap dünyasının içinden de olabilir. Uzlaşmanın arkasında ABD’nin olduğu, onun Hamas’ı Suriye’den koparıp Mısır kanalına yöneltme ve böylece Beşşar yönetimini yalnızlaştırma politikasını daha etkin bir şekilde devreye sokma amacıyla bu uzlaşmaya zemin hazırladığı iddiasına dayanan komplo teorisi de bu oyunlardan biridir. Hamas’ın ABD ile hiçbir zaman gizli ve karanlık ilişki içine girmediğini, böyle bir oyuna da asla prim vermeyeceğini burada hatırlatıyor ve okuyucularımızın bu tür iddialar karşısında dikkatli olmalarını tavsiye ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.