Altan Tan iyi ki Başbakan’ı ikaz etti!
“İkaz” aslında hoş bir davranıştır.
Müslümanın Müslümana sunacağı en güzel hediyelerden sayılır...
Hem de kardeşlik görevidir...
Ne var ki, Diyarbakır bağımsız milletvekili adayı Altan’ı bir Allah’ın kulu çıkıp da ikaz etmedi mi? Ey Altan kardeş, arkana baksana kimler var?
İmralı’daki duruşmada “40 bin kişinin ölümünden ben sorumluyum” diyebilecek kadar öldürmeyi kendisinde meziyet gören Öcalan lider, ona tâbi olanlar ise asker.
Hatta evinden toprak alıp kutsananları da medyadan izledik.
Orası öyle de...
Sayın Başbakan’ın gemiye aldıklarından, kasetlilerin olabileceğine ben de ihtimal veriyorum.
Yaşantıları laik ve çağdaş olanların kasetsiz olması zaten hata...
İsterseniz gelin komik duruma düşmeyelim... Adam domuz eti yemiyor ama küplerle Allah’ın (c.c) haram kıldığı şarabı deviriyor.
Domuz eti haram da şarap nedir?
Türkçülük haram da Kürtçülük nedir?
BDP’nin düzenlemiş olduğu taşlı sopalı mitinglerdeki harabiyetin yanı sıra kadın erkek manzaralarını görmüyor musunuz? Bildiğim kadarıyla Kürt kadınları erkeklerin değil elini sıkmak yanlarından edep takınmadan geçmezler...
Ama BDP Kürt halkına laik ve de çağdaş bir yapı sunmak için silaha sarıldığı günden beri her şey mubah oldu, aslından koptu...
Üstelik İslâmi hassasiyeti olduğunu bildiklerimiz de bu kervana balıklama daldılar.
Demektir ki her yıkılışa sebeb TC değildir, asıl yıkılış içten olanıdır.
Kaset savaşlarında MHP’nin baraj altı kalmasına üzülenler yanında Altan Tan ile diğer bağımsız aday Şerafettin Elçi’nin açıklamaları düşündürücü...
Görünüşte baraj altı sularına en başta CHP sonra da BDP üzülüyor.
Ülkedeki karanlık bağlantıların kopacağı, kopunca da oy kaybına uğrayacağı korkusu sarıyor BDP çevrelerini. CHP bastonum kırılacak diye endişede.
Aslında bir bakıma BDP, MHP için kaledir, o yıkılınca o da çöker.
Ortalığa dökülenler kaset bağlamında değerlendirilmiş olsa da, yılların perde arkası oyunları deşifre edilme aşamasına gelindi.
Kasetler sadece kadın ilişkilerini değil, diğer ilişkilere de neşter vuruyor.
O yüzden, bir ipte bundan sonra iki cambazın oynaması biraz zor.
Giderek ya ip kopacak veya cambazlar düşecek.
Altan Tan’ı televizyon ekranlarından muhafazakar yazar kimliği ile tanıdık. Şimdilerde aynı kişi kulvar değiştirince kafalar iyice karıştı. Hava ile civa, ateşle barut bir arada nasıl durabiliyor?
Hadi diyelim BDP ideolojik olarak bu yolun yolcusu.
Ya Altan Tan!
Nasıl ki Başbakan’ı çevresindeki kasetçilerle uyarıyorsa ben de Allah rızası için kendisini uyararak soruyorum; bu örgütün içerisinde senin işin ne?
Biliyorum, alışılmışlığın teranesi “Kürt hakları” diyecektir.
Allah’tan korkmak lazım, bu ülkede sadece Kürtler mi yaşıyor?
Başı örtülüdür diye kamusal alanlara sokulmayana sen Kürt müsün, Türk müsün diye soruyorlar mı? Veya Risale-i Nur okuduğu için yılarca zindan hançerleri ile yara alanlar sadece Kürt müydü?
Şeyh Said Kürt olduğu için mi asıldı ya da İsmet Paşa Kürd’ün kralı olduğu halde resmi ideoloji tarafından taltif edildi? Veya Cemal Gürsel...
Kürt Mustafa’nın torunu Bülent Ecevit...
Müslümanlar ancak kardeş değil midir?
İçerisine su katılmış ve de ırkçılık hamuru ile yoğrulmuş kavmiyetçilik anlayışından bu halk az mı çekti! Şimdi de asker veya polis katledilince arkasından BDP yönetimi basıyor açıklamayı:
‘Dediğimizi yapmazsanız kan akmaya devam edecek...’
Bu nasıl bir istek ki, verilmediği taktirde kan akmaya devam edecek?
Bu nasıl istek ki, kana doymuyor, gözyaşı dinmiyor.
Öylesinden koltuk isteyen Müslümana ne diyelim?
İkaz mı edelim, sahibine mi havale edelim?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.