Kürtler ve Partiler
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Güneydoğu’da mitingler yapmasını sevinçle karşılıyorum. Dün de Diyarbakır mitingini TV’den izledim. Bu bir tür başlangıçtı, Diyarbakır’da bundan sonra yapacağı mitinglerin daha kalabalık olmasını dilerim.
Bazı meseleler vardır ki, partizanca bakmak yanlıştır. Kitlelere açılma, demokratikleşme, sivilleşme iyi ise sadece AK Parti değil, CHP yaptığında da iyidir! CHP’nin son zamanlardaki açılımlarını “Rol yapıyorlar, bunlardan demokrat olmaz” diyerek dünkü zırva “takiye” suçlamasını bugün CHP’ye yönelten muhafazakâr yazarların tavrını yanlış buluyorum.
Partiler üstü bakmamız gereken birinci mesele herhalde Kürt meselesidir. AK Parti’nin düşmanları da partizanlığı bırakıp bölgede bu partinin varlığının ne kadar önemli olduğunu kavramalıdır.
AKP’nin bölgedeki sosyolojisi
‘Gecikmiş milliyetçilikler’in temel özellikleri Kürt milliyetçiliğinde de görülüyor: Şiddet ve totaliterlik! İşte bu şekilde, bölgede zorla “tek ses” olmak istiyorlar.
Siyaset bilimci Martin Lipset, Nazi hareketi karşısında liberallerle Protestanların çabuk çözüldüğünü, Katoliklerin ise daha dirençli olduklarını yazar.
Gerçekten etnik milliyetçilikler, bölgelerinde köklü dokulara dayanmayan liberal ve sosyal demokrat partileri kolayca tasfiye edebiliyor. Güneydoğu’da da böyle oldu.
Direnç göstererek bölgede demokratik çoğulculuğu sürdüren tek sosyal ve politik olgu muhafazakâr Kürtlerdir: Çünkü bu olgunun dayanakları İslami duyarlık, cemaat dayanışması, din büyüklerine sadakat ve gelenekler gibi köklü sosyal dokulardır. AKP bu sosyolojik gerçeği temsil etmektedir.
PKK ve BDP bu sosyolojik ve siyasi olguyu sökmek için AK Parti’yi baş düşman seçti. Şiddet saldırılarının hedefi bu partidir. Yayın organlarında, esnafa dağıttıkları illegal bildirilerde tehdit ifadelerinden sonra “Amed’de miting gerçekleştirmesine izin vermeyeceğiz” deniliyor!
Ben elbette Başbakan Erdoğan’ın bugünkü Diyarbakır mitinginin olaysız, kapsayıcı ve başarılı geçmesi için dua ediyorum.
AKP’yi bölgeden çıkarmak!
Dün AK Parti Diyarbakır liste başı adayı Tarım Bakanı Mehdi Eker’le konuştum. Eker Diyarbakır’a büyük çapta hizmet akıtmış bir siyaset adamıdır. AKP’nin seçim bürolarına ve elemanlarına yapılan saldırı ve baskıları anlattı. “Ama, sürekli halkla temas halindeyiz, baskılara halkın itibar etmeyeceğine inanıyorum” diye cevap verdi. Ben de inşallah dedim.
‘Kürt açılımı’ yapan partiye bu düşmanlığın bir tek manası olabilir; bölgede ‘parti’ bırakmamak, totaliter bir tahakküm kurmak!
CHP’ye ses çıkarmayışlarının ve hatta bazı mitinglerine katılmalarının sebebi bu partiyi sevmeleri değil, bölgede en yaygın tabana sahip AKP’yi baş hedef seçmeleridir. AKP’yi bölgeden sökerlerse bölgenin totaliter egemeni BDP olacaktır!
Halbuki barış içinde yaşamak ve demokrasiyi güçlendirmek ancak siyasi çoğulculukla mümkündür.
Bunda mutabık mıyız?
Öyleyse bölgede neden ‘totaliter tek parti’ hâkimiyeti olsun?!
Kürtlerin farklı partilere oy verme hakkı yok mu?
Muhafazakâr Kürtleri, size oy vermeyen milyonları, ekonomi öncelikli düşünen Kürt esnaf ve işadamlarını nereye koyacaksınız?
Nasıl bir felaketi tetikleyebileceğinizin farkında mısınız?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.