İşkillendirmeyin adamı!
Seçimlere son bir hafta kaldı.
Meydanlar iyice kızıştı.
Oy kaygısı en az olan en çok çalışıyor.
Bir günde 3 miting yaptığı oluyor Erdoğan’ın.
AK Parti lideri icraatlarını anlatıyor miting meydanlarında…
Duble yolları, hızlı tren hatlarını, eğitimde kitapların bedava dağıtıldığını, TOKİ ile kaç bin kişinin ev sahibi yapıldığını, savunma sanayinde önemli atılımlar gerçekleştirildiğini, gelir seviyesi düşük insanların da artık uçakla seyahat edebildiğini, okullara bilmem kaç yılda bilmem kaç bilgisayar dağıtıldığını…
Ve yapacaklarını, çılgın projelerini açıklıyor bir bir.
12 Haziran sonrasını “ustalık dönemi” olarak nitelendirerek, “sivil anayasa” ile 9 yılda attıkları adımları perçinlemek istediklerini ifade ediyor.
Bunun için de 367’nin üzerinde milletvekili istiyor halktan.
Ancak nasıl bir sivil anayasa konusunu tam olarak aydınlattığını söylemek güç.
Doğu’da kısmen açsa da Batı’da çok yüzeysel geçiyor sivil anayasa konusunu.
Kimi illerde hiç ağzına almıyor aslında en büyük vaadi olan sivil anayasayı.
En iyimser ifadeyle burada bir iletişim kopukluğu olduğunu düşünüyorum.
Ve bana göre;
Sayın Başbakan da “demokratik açılımda” hatalar yapıldığını düşünüyor.
Daha doğrusu İçanadolu başta olmak üzere Batı bölgelerinde bu konuda bir rahatsızlığın olduğu düşüncesinde Sayın Başbakan.
Bu bölgelerde kimi çevrelerde “sivil anayasa” dendi mi, akıllara “açılım” geldiğini, “özerklik” geldiğini görüyor.
Dolayısıyla “sivil anayasa” konusunu ya hiç açmıyor, ya da yüzeysel geçiyor diye düşünüyorum.
O zaman burada bir sorun var demektir!
Yapılması gereken de, üstünü örtmek yerine kafalardaki soru işaretlerini ortadan kaldırmaktır.
Sayın Başbakan şunu yapmalı bence:
Açık açık anlatmalı kafasındaki sivil anayasa modelini.
Bir Kanal İstanbul Projesi açıklığında paylaşmalı halkla sivil anayasa öngörüsünü.
Anlatmalı ki, fitne-fesat prim yapmasın.
Anlatmalı ki, birileri uçuk iddialarla oy toplamasın.
“Sivil anayasa” denince akla hep resmi kurumlar dışında hazırlanan, darbecilerin kabul ettiği anayasa dışındaki anayasalar geliyor.
İyi güzel de, içi nasıl olacak bu anayasanın?
Kimlerin hazırlayacağı kadar, nasıl bir metnin hazırlanacağı da önemli.
TESEV mi dolduracak içini, yoksa TÜSİAD mı?
Bu gibi sözde STK’ları duyan vatandaşın işkillenmemesi ne mümkün?
Yeni Akit’in Ankara Temsilcisi Yener Dönmez, geçtiğimiz hafta bu konuda dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Dönmez'e göre, BDP'sinden tutun da MHP'sine kadar pek çok siyasi oluşumu bünyesinde barındıran 'içeridekiler' ile İsrail'inden İngiliz'ine kadar olan 'dışarıdakiler' koalisyon oluşturdu.
Hedef AK Parti üzerinden 'sivil anayasa'.
“AK Parti iktidar olmasın, Türkiye sivil bir anayasaya kavuşmasın istiyorlar” diyor Sayın Dönmez.
Dönmez’in şu ifadesi de hayli dikkat çekici:
“Çünkü sivil anayasa milletimizin ayaklarındaki bütün prangaların parçalanması demek. Bunu 12 Eylül Referandumu'ndaki kısmi anayasa değişiminde gördük.”
Bu böyle ise, “sivil anayasayı” referandumla kabul edilen kısmi anayasa değişikliği çerçevesinde mi düşünmeliyiz?
Bu konularda daha köklü değişimin adı mı “sivil anayasa”?
Yargıda, askeriyede, eğitimde halksız tutulmuş köşe başlarının bütünüyle alaşağı edilmesi anlamına mı geliyor “sivil anayasa”?
Ve bunlar nasıl olacak?
Anlatılmalı, açık açık halkla paylaşılmalı…
Tekrar etmek istiyorum:
Hayli hassas konular bunlar.
Bu hususlarda kara propaganda sonuç verir.
“Sivil anayasa ile özerklik getirilecek” diyen birinin peşinden giden çok olur beyler?
İçanadolu’da hele…
Ve bu, aslında yıllardır özlemi olan “sivil anayasa”ya en baştan diş bilemiş bir kesim doğurur ki…
Yarın geç kalmış, olabiliriz, bunun aslında özlemi olan sivil anayasa olduğunu anlatmakta.
Haftaya görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.