CHP aslında Batum’dur!
Sevmediğin adamı davet etmezsin, uçağına almazsın.
Karşı görüşteki gazeteci veya akademisyenlerle bir araya gelmeyi kabul etmezsin, buna da eyvallah.
Mesela MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tam da bunu yapar.
Veya Başbakan Erdoğan uçağına davet ettiği gazetecilerde belli kriter arar.
Bunu da eleştirebilirsiniz elbette, liderlerin herkese kapılarını açması gerektiğini söyleyebilirsiniz.
Ama insanları hem parti adına davet edip hem de eşek yerine koymak anlaşılabilir bir durum veya davranış değildir.
Bir kere bizim geleneğimize, göreneğimize aykırıdır.
İkinci olarak siyasi etiğe aykırıdır.
Üçüncü olarak sizin karşı görüşte olduğunu baştan kabul ettiğiniz insanların karşısına çıkıp inandığınız fikirleri savunacak yüreğe sahip olmadığınızı gösterir.
Çok şükür CHP’nin anayasa konulu toplantısına davetli değildim, olsaydım da gidemezdim çünkü İzmir seyahatim vardı.
Binnaz Toprak hanımın büyük emekle hazırladığı toplantı, Süheyl Batum tarafından sabote edildi.
Batum, “Mehmet Altan, Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu” gibi adamlara anayasa anlatmak durumunda kalmamak için bilerek toplantıya gitmediğini açıklamış.
Kusura bakmasın ama bu tavrı onu yalancı ve sözüne güvenilmez bir insan ve siyasetçi konumuna sokar.
Önceden katılacağını bildirdiği geniş katılımlı bir toplantıya bilerek ve isteyerek katılmamanın başka bir açıklaması olamaz.
Bu sorunun Batum’la ilgili bölümü.
Asıl vahim olanı, AK Parti’nin CHP ile işbirliği içinde yeni bir anayasa hazırlamak durumunda kalmasında ortaya çıkacak.
Kendisine düşman gördüğü gazetecilerle bir araya gelecek cesareti olmayan Batum, aynı şekilde baktığı siyasetçilerle kesinlikle bir araya gelemez.
“Ergenekon sanıklarının CHP’den adaylığı” konusunda Süheyl Batum’un dediği olmuştu.
Anayasa konusunda farklı bir tavır beklemeyin.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP Genel Başkanı, Batum’u ona yardımcı yapan güç böyle istiyor.
Bu tablo, AK Parti’nin 330 sayısına ulaşamadığı bir tabloda anayasa değişikliğini unutmamızı anlatıyor bize.
Sandığa giderken bu gerçeği de düşünün bir daha...
Cihan Ünal’ın başına gelen
Ünlü bir tiyatrocu aylardır aynı sahneyi paylaştığı bir kadın oyuncu tarafından ağır bir şekilde suçlanıyorsa, durup düşünmek lazım.
Vicdani kanaatimi baştan söyleyeyim, Cihan Ünal bence masumdur.
Aylar boyunca aynı sahnede sakin sakin oynayan adam yaz tatili geldiğinde, iş disiplini açısından sürekli eleştirilen bir kadın oyuncu tarafından suçlanıyorsa, durup düşünmek lazım.
Erkeğin cinsel tacizi sürekli tartışılıp eleştiriliyor ama erkeklerin reklam malzemesi olarak tacizci sıfatı yemesi o kadar mesele edilmiyor.
Cihan Ünal önemli bir sahne sanatçısı...
Belki de bu kadar önemli bir oyuncunun partnerini seçerken daha titiz davranması gerekirdi.
Burada kusur elbette kendisine aittir.
Asıl sorulması gereken soru, bir erkeği, ünlü bir erkeği, reklam malzemesi için bu kadar kolaylıkla harcayan bir kadının vicdanıdır.
Erkeklerin kadınlara karşı çok yanlışı vardır ve kadınlar su yolunda kırılan testi değildir, bunu kabul ediyorum.
Ama tek bir erkeğin gazetelerin birinci sayfasında böylesine günah keçisi ilan edilmesini doğrusu doğru bulmuyorum.
Güzel ve yalnız bir kent: İzmir
İzmir nüfusu artan ama yaşam kalitesi gerileyen bir yerleşim merkezi haline geliyor.
4 milyon nüfusu var ama ne turizmden, ne inşaat arzından, ne yatırımdan, ne kültürel faaliyetten hak ettiği payı alabiliyor.
Bunda İzmirli’yi gaza getiren, kendilerinin özel olduğunu düşündürten yayınların payı var elbette.
Ama bir düşünseler, demokrasinin kalesi ilan edilen kentte Cem Uzan’ın partisinin nasıl yüzde 17 oy aldığını açıklamakta sıkıntı çekerler herhalde.
İzmir, bir zamanların Malatyası, yakın dönemin Trabzon’u gibi “Ulusalcı” kanadın deney tahtası oldu.
Bu seçimde kendi aklını kullanma fırsatı var İzmirli’nin.
Gerçi oyu ne olursa olsun, kaderi değişiyor İzmir’in, ilk iki adım atıldı.
Edirne-İzmir karayolunun temeli atıldı, Sabuncubeli tünelinin ihalesi yapıldı.
İzmir, güzel ve yalnız bir kent olmaktan kurtuluyor açıkçası...