Teknoloji ilerliyor, kültür ve edebiyat geri sayıyor
NE İLERİ NE GERİ
Teknik ilerlemenin şaşırtıcı hızı yanında kültür, tefekkür ve san’at, ancak 19. yüzyıl seviyesini korumaya çalışıyor.
DÂHİLER NEREDE
Günümüzde geçen asırların en büyük çapta kültür ve san’at dâhilerinin derecesine hâlâ ulaşılamıyor.
AHLÂKİ ÇÖKÜNTÜ
Manevî değerlerin, daha açık ifade ile yüksek ahlâkın geçen yüzyıldaki çizgisini kaybettiği açık bir gerçek...
Dinozorlarla insanların bir arada bulunduğu nice filmler seyrettik. Halbuki İnsan ırkı ortaya çıktığı zaman, bütün dinozor türlerinin Arz üzerinden kalkmasından 60 milyon yıl geçmişti. İnsan ırkının zuhuru günümüzden en fazla 2 milyon yıl öncesi olabilir.
Yazıyı keşfederek Sümer’de tarihi başlatmamız ise günümüzden sadece 5300 yıl öncesidir, M.Ö. 3300 yılları eder. Şu demek: Ancak 2 milyon yılda yazı yazacak çizgiye gelmişiz. Bu yazı da, konuşurken çıkardığımız seslere dayalı bir sistem değildir. Kelimeleri işaretle gösteren bir sistemdir ki hiyeroglif diyoruz. Harf sistemine -Fenikeliler’le- geçişimiz 3.000 yıl bile değil.
Tek tanrılı 3 büyük dinin peygamberleri de Hazret-i İbrahim’den iner. Tek tanrı olduğu ve bütün kâinatı yarattığını söyleyen ilk peygamberdir. Şimdi tarihçiler Hazret-i İbrahim’i Mîlâd’dan Önce 1750’lere yerleştiriyorlar.
DÜNYA NÜFUSU 5 MİLYONDU
Pekiyi, eşref-i mahlûkat yani İnsan Irkı olarak kaç kişi idik? 8000 yıl önce Dünya İnsan nüfusunu 5 milyon, 5000 yıl önce 20 milyon civarında tahmin eden bilginler var. Mîlâd-ı Hazret-i Îsâ civarında Roma cihan imparatorluğu, yaklaşık 300 milyon nüfuslu bir dünya üzerinde kurulmuştur.
1453’te Yeni Çağ başlarken bile Arz üzerinde ancak 400 milyon insan yaşıyordu: Asya’da 275, Avrupa’da 70, Afrika’da 40, Kuzey ve Güney Amerika’da 15, Okyanusya’da 1 milyon kadar ırkdaşımız vardı.1789 Büyük Fransız İhtilâli, Yakın Çağ’ın başlangıcı sayılıyor. Dünyamız artık 800 milyondur. 1918’de Modern Çağ başlangıcında 1.9 milyar, 1930’da 2 milyar, 1950’de 2.5 milyar, 1995’te 6 milyarız. Şimdi 7 milyarı bulmak üzereyiz.
Ancak insanlığın gelişmesi gittikçe hızlanmak suretiyle çok büyük yol aldı. 2 asır (200 yıl) öncesine kadar hâlâ en hızlı haberleşme aracımız güvercin ve en hızlı ulaştırma aracımız at ve atın çektiği arabadır. 19. yüzyıl (1800-1900) gerçekten büyük asrımızdır. Sınırlarını genişleterek 1789-1918 çerçevesine de yerleştirmek mümkündür. Telgraf, telefon, petrol, havagazı, elektrik, ampul, fotoğraf, sinema, ses’in kaydedilebilmesi mümkün oldu. Buharlı gemiler, demiryolları, otomobil ve karayolları, 20. asır başlarında radyo ve televizyon gibi keşifleri hazırladı. Havacılık kuruldu ve gelişti.
Tarihin en büyük iki askeri olan Mîlâd’dan Önce 1. asırda Sezar‘ın ve 1815’te iktidardan düşen Napolyon‘un gündelik hayatları, hattâ icra vasıtaları çok da farklı değildi, seri atış yapamayan ateşli silâhlar hariç. 1808’de şehîd ettiğimiz Üçüncü Selim, ondan bin yıl önce 809 yılında ölen Hârûnürreşîd’den pek de farklı bir hayat yaşamadı. Ama Üçüncü Selim‘in halefi 1839’da ölen İkinci Mahmud için aynı şeyi söyleyemem. Bu padişahın oğlu 1861’de ölen Sultân Abdülmecîd için hiç söylenemez. Sultan Mahmud buharlı gemiyi, Sultan Mecid demiryolunu, telgrafı, havagazını gördü. Bunları Türkiye’ye de getirdiler.
İNTİHAR TEŞEBBÜSÜ
Yakın Çağ (1789-1918), kültür ve san’atta da en büyük hamleleri yaptı. Medeniyet o derecede hızlı gelişti ki, başımız döndü. 1914’te yeni medeniyetin kurucusu bulunduğunu iddia eden Avrupa medeniyeti, toptan intihar teşebbüsünde bulundu. Biz Türkiye’yi bile peşinden sürükledi. Bu toptan intihar teşebbüsü tekrarlanınca (1939-1945), bir daha aynı gurur tuzağına düşmemek için Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği gibi tarihin en büyük siyasî ve askerî birlikleri kuruldu. Avrupa, 2 asır kadar yürüttüğü dünyaya yön vermek iddiasını, Birleşik Amerika’ya bıraktı.
Teknik bilginin, kültür ve san’atın önüne geçtiğini görüyoruz. Teknik ilerlemenin şaşırtıcı hızı yanında derin kültür, tefekkür ve san’at, ancak 19. yüzyıl seviyesini muhafaza etmek gayretinde görünüyor. Gerçi teknik ilerlemenin avantajlarından bu sektörler de nasiplerini alıyor. Fakat dehâ, duraklama döneminde. Geçen asırların en büyük çapta kültür ve san’at dâhilerinin derecesine ulaşılamıyor. Edebiyattan musikiye, felsefeden diğer hemen bütün fikir alanlarına göre böyle. Manevî değerlerin, daha açık ifade ile yüksek ahlâkın geçen yüzyıldaki çizgisini kaybettiği de gerçektir. Çeyrek asır ara ile iki cihan savaşı, insan ırkının manevî yapısında büyük yaralar açtı.
Maddî kalkınmaya gelince, tarihin en müreffeh dönemini yaşadığımız diğer bir gerçektir. Sanırım hiçbir tarihçi aksi iddiada bulunmaz. İsteyen, daha çok, daha iyi, daha bol isteyen nesiller yetişti. Bir lokma bir hırka anlayışı, -şüphesiz çok olumlu olarak- artık ebediyyen maziye karıştı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.