Erdoğan, halk iradesinin sonucudur
Ak Parti’nin seçimlerde üçüncü defa gösterdiği birinci olma başarısı, ülke içinde ve dışında dikkatleri bu siyasi yapının üzerine daha fazla çekti. Çünkü Türkiye periferide yaşayan pasif bir ülke değildir. Etrafını motive eden ve değiştirme gücüne sahip sosyolojik gerçekliği derinlerde bir ülke, tabiî ki câlibi dikkat olacaktır.
Halkın sandıkta beyan ettiği irade, Türkiye’nin dostlarını da düşmanlarını da yakından ilgilendirmektedir. Devletler muvâzenesinde başarı grafiği istikrarlı bir şekilde yükselen bir ülke halkının, bu başarının aktörlerinin arkasında durup durmadığını anlamak için seçim sonuçlarına dönüp bakacakları kesindir.
“İktidarın yıpratan özelliğine rağmen Ak Parti hâlâ nasıl oluyor da halkın teveccühüne mazhar olabiliyor?” ya da “Bu partinin zevâli ne zaman başlayacak?” gibi sorulara kalem erbabı meşreplerine göre cevap verecek, bunu biliyoruz.
Seçim sonuçlarını içlerine sindiremeyen kesimlerin anlamakta zorlandıkları bir gerçek var. Onlar, seçimin gerçek gâlibi olan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın halkın gözünü boyadığını, aksi takdirde her iki kişiden birinin oyunu alamayacağını iddia ediyorlar. Üstü örtük ‘bidon kafa’ küçümsemesi de diyebilirsiniz buna..
Bu doğru değil. Kimse kimseyi kandırmıyor, herkes kime niçin oy verdiğini biliyor. Ne Ak Parti ne de bu partinin lideri siyasi hayatta yeni değil çünkü. Hele denenmemiş ve bilinmiyor hiç değil. Aksine gâyet iyi bilindiği için bu oylar hem de üçüncü defa onun partisine veriliyor.
Gerçek şudur; Ak Parti kendi seçmenini oluşturmuyor, aksine halk, yerel ve küresel yeni konjonktürde kendisini temsil edecek bu siyasi partiye vücut veriyor. Ak Parti’nin siyasetiyle halkı yönlendirdiği doğrudur, ama bundan çok halkın talepleri bu partiye yön vermektedir. Halkın taleplerini taşımayı bildiği için de yüzde 50 oy oranıyla ödüllendirilmiştir.
Bu yükselişi ideolojik argümanlar izah etmeye yetmez. Sosyolojik gerçekler hakiki bir izah getirmeye daha muktedirdir.
Katı laikçi ve jakoben modernleşmeci Cumhuriyet elitlerinin dışladığı geniş halk kesimleri siyasi, iktisadi, bürokratik hayatta hakettiğini almak için kendi adlarına mücadele verecek bir partiyi ortaya çıkararak vekâlet vermiştir.
Bunun adı son 10 yıldır Ak Parti’dir. Dün başka partiler vardı. Ak Parti siyasi bir yapı olarak bir gün mutlaka yıpranacaktır ama bu partiyi ortaya çıkaran halk hep varolacaktır. Halk varoldukça da kendisini temsil edecek yeni partileri de mutlaka ortaya çıkaracaktır.
Halk, milenyumun başlangıcıyla beraber ısrarla Tayyip Erdoğan demişse eğer, bunu, onun halkın taleplerini cesurca temsil etmesinde, kitleleri heyecana getirecek ‘çılgın projeler’ geliştirebilmesinde, halka unutturulan Ortadoğu’ya sahip çıkmasında vs. aramak gerekir. Halkın iradesinin iktidarı belirlediği yönetimlerde başka türlüsü de mümkün olmaz.
Halkın istekleri bellidir. “Bu istekleri benim partim gerçekleştirecektir, teminatım; 8 yıllık icraatlarımdır” diyen bir liderin hayâlleriyle halkın hayâlleri buluşunca; Erdoğan faktörü, fark meydana getirmiştir.
Yani Tayyip Erdoğan nihâyetinde halk isteklerinin bir sonucudur, halkın isteklerinin sebebi değil. Karşılıklı etkileşim olsa da asıl belirleyen halktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.