Rafah Kapısı ve 2. Özgürlük Filosu
Mısır'da Hüsni Mübarek rejiminin devrilmesi Filistin davası ve özellikle Gazze halkı açısından son derece olumlu bir gelişme oldu. Biz böyle olacağını Mübarek rejiminin devrilmesinden önce de yazılarımızda ve konuşmalarımızda dile getirmiştik. Ancak Mısır geçiş merhalesindedir ve henüz bağımsız, özgür karar verebilen bir siyasi otoriteye kavuşmuş değildir.
Mısır'da yeni yönetimin Gazze için gerçekleştirmesi beklenen en önemli girişim buraya uygulanan insanlık dışı ambargoyu etkisiz hale getirmek olacaktı. Çünkü ambargonun kapı bekçiliği görevi Hüsni Mübarek rejimine verilmişti ve birtakım menfaatler karşılığında bu görevi özenle yerine getirmesi sağlanıyordu.
Yeni yönetimin atması gereken birinci adım Rafah sınır kapısını açmak olacaktı. Bu konuda bazı müspet gelişmeler olduğunu söyleyebiliriz. Ama yapılanlar kesinlikle Gazze'ye uygulanan insanlık dışı ambargonun son bulmasını ve ihtiyaç duyulan maddelerin karşılanmasını sağlayacak düzeyde değildir. Rafah kapısından sadece insanların kişisel ihtiyaç maddelerini koydukları çantalarıyla veya valizleriyle geçmelerine izin veriliyor. Ticari eşyaların veya sağlıklı bir yaşam için gerekli olan zorunlu ihtiyaç maddelerinin sokulmasına kesinlikle izin verilmiyor. Eğer bu gerçekleşseydi en zorunlu ihtiyaç maddesi olarak kabul edilen ilaçların tedarikinde problem yaşanmaması gerekirdi. Oysa bugün Gazze'de iki yüz çeşit ilaç ve tıbbi malzemenin tamamen tükendiği bildiriliyor. Bunların içinde müzmin hastaların kullandığı ve sürekli kullanmaları gereken ilaçlar ve tıbbi malzemeler de var. Buna Avrupa Birliği adına giden bazı gözlemciler de bizzat şahit oldular.
Bu durum insanlık adına bir utançtır, yüz karasıdır ve ayıptır. Hal böyleyken kundaktaki bebeklerin, yaşlı hastaların, diyaliz makinesine mahkûm müzmin hastaların ihtiyaç duyduğu ilaç ve malzemeleri temin etmelerine engel olan siyonist vahşetin üzerine gidilmeyip de söz konusu hastalara yardım ulaştırmaya çalışanların tehdit edilmesi, onların yola çıkmasının engellenmesi için baskı yapılmasının istenmesi "ben insanım" diyen herkesin üzerinde düşünmesi ve şiddetle karşı çıkması gereken utanç verici bir tutumdur.
Siyonist katiller eğer bugün Gazze'deki mazlumlara yardım götürmeye kalkışacak gemilere askerî baskın düzenleme, gerek görürse katliam yapma ve insanî yardım gönüllülerini tekrar topluca tutuklayıp zindanlara atma tehdidinde bulunma cesareti gösterebiliyorlarsa bunun sebebi geçen yıl yaptıkları katliamın cezasını çekmemiş olmalarıdır. Türkiye'nin ulusal mahkemelerinde bile siyonist katiller aleyhine resmen dava açılmamışsa, ticari ilişkilerde gerileme değil ilerleme varsa, olayın diplomatik ilişkilere yansıması sadece kınama ve tepki açıklamalarından ibaret kalmışsa, adamların diplomatik temsilcileri ülkemizde istedikleri gibi at oynatmaya devam ediyor ve hatta saldırıya uğrayan kardeşlerimiz aleyhine edepsizce konuşma cesareti gösterebiliyorlarsa bu yıl tüm bu tehditleri yapma cesareti göstermeleri normaldir. Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın gözetiminde oluşturulan Kültürler Arası Diyalog Platformu (KADİP) ve Koza Kadın ve İş Derneği'nin ortaklaşa oluşturduğu sözde Barış Platformu, Gazze'de ilaçlarını temin etmeleri bile engellenen mağdur ve mazlum toplumun değil siyonist işgalcileri temsil eden tiyatro ve müzik grubunun sesini Sultanahmet'ten halka duyurmaya kalkışıyorsa işgal devletinin İkinci Özgürlük Filosu'na böylesine cüretkâr tehditlerde bulunabilmesine ne diyebilirsin?
Aslında siyonist işgalci her ne kadar tehditlerde bulunsa da 2. Özgürlük Filosu'yla denizde karşılaşmaktan da son derece korkuyor. Çünkü hangi yolla olursa olsun bu filoyu engellemenin kendisinin aleyhine sonuç doğuracağını çok iyi biliyor. Ondan dolayı filonun yola çıkmasının engellenmesi için aylardan beri yoğun çalışma yapıyordu. Arkasında duran ABD emperyalizmini harekete geçirmişti. Amerikan emperyalizmi de tam bir mafya siyasetiyle filonun yola çıkmasının engellenmesi için yoğun çalışma yürütüyordu.
Siyonist vahşete karşı mücadele Allah'ın izniyle kesinlikle yenilmedi ve yenilmeyecek. Bir Bedir, bir Uhud yaşarız, ama ardından Mekke'nin fethi gelir. Kudüs'ün fethi de mutlaka gerçekleşecek. "O ne zaman?" diyecekler. De ki: "Yakında olması umulur." (İsra, 51)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.