Taha Akyol

Taha Akyol

Küreselleşme mi imparatorluk mu?Osmanlı’ya dönüş!

Küreselleşme mi imparatorluk mu?Osmanlı’ya dönüş!

NEWSWEEK dergisinde Niall Ferguson çok önemli bir yazı yayımladı. ABD’nin Ortadoğu’dan çekileceğini belirten Ferguson, doğacak ‘boşluk’ için üç ihtimalden bahsediyor: Mutlu senaryo, demokrasinin gelişmesi... Felaket senaryosu iç savaşlar ve İslami devrimler...
Üçüncü senaryo ise, Türkiye’nin önderliğinde “yeniden canlanmış bir Osmanlı imparatorluğu”nun kurulması!
Dergi, bazı okuyucularında Türkiye’ye karşı “şüphe”ler yaratabilecek ifadeler kullanıyor: Erdoğan’ın “Atatürk öncesi döneme dönmeyi” tasarladığı, “agresif Müslüman” bir siyaset izlediği, Kanuni Süleyman çağına özendiği, demokrasiyi hâlâ gerektiğinde inilecek bir “tramvay” saydığı falan...
Bunları okuyacak bir Arap milliyetçisi, laik bir Türk, İslamofobik bir Batılı, Merkel ve Sarkozy çizgisindeki bir Avrupalı, muhtemeldir ki, Türk hükümeti hakkında daha bir “şüphe”lere kapılacaktır.

Atatürk’ün dünyası
Newsweek’in yazdıklarında küresel çağın gerçekleriyle yazarının yakıştırmaları iç içedir.
Sormak gerekir: Merkel-Sarkozy Avrupa’sı Türkiye’yi dışladığına ve Amerika da Ortadoğu’dan çekileceğine göre, Türkiye bu bölgede eskisi gibi “Batı yönelişli” politika ile yetinebilir mi?!
Özellikle Avrupa’nın Türkiye’den eskisi gibi “sadakat” beklemeye hakkı var mı?!
Daha önemlisi, dünya dengelerinde artık Batı’nın dört asırlık mutlak üstünlüğü sona ermekte, Asya yükselmektedir; Türkiye bunu ihmal edebilir mi?!
Halbuki Atatürk Türkiye’si için Çin ve Hindistan’ın hiçbir ekonomik ve stratejik rolü yoktu; Afrika ve Endonezya gibi ülkeler ise Kaf dağının arkasındaki uzak diyarlardı.
Küreselleşme çağında ise, mesafeler çok kısaldığı gibi, bugünkü Türkiye dünyanın her tarafına ticari ve diplomatik olarak ulaşabilecek bir güce sahiptir.
Kaldı ki Atatürk, Milli Mücadele’de İslami ve Bolşevik-müttefiki bir siyaset izlemiş, sonra Batı’ya yöneldiğinde Doğu milletleriyle Sâdabat Paktı’nı imzalamıştı. 1930’larda bile Atatürk Arap kralların doğum günlerini, çocuklarının dünyaya gelmesini kutlamayı, onları Türkiye’de ağırlamayı ihmal etmezdi.
Bugünkü Türkiye’nin dış politikasını “Atatürk öncesine dönmek... Agresif Müslümanlık... İmparatorluk kurmak” gibi terimlerle tanımlamaya kalkmak çok indirgemeci ve aynı zamanda fazla provokatif bir yaklaşımdır.

Osmanlı ve küreselleşme
Türkiye, “ihtiyar Avrupa” ile yetinseydi, dış ticaretini çeşitlendirmeseydi küresel krizi böyle başarıyla aşabilir miydi?!
Anadolu’daki bir insan gözünü dünyaya çevirdiğinde ilk göreceği ufuklar, elbette Osmanlı coğrafyasıdır. Ama bu, aynı zamanda Bizans’ın da coğrafyasıdır.
Jeopolitiğin gerçeğidir yani...
Osmanlı asırlarında birtakım ortak değerler, kurumlar ve hafızalar oluştuğu bir gerçektir. Küreselleşme çağında bunları modern bir zihniyetle yeniden yorumlayarak milletlerarası ilişkiler için pozitif enerjiye dönüştürmek son derece ‘rasyonalist’ bir politikadır.
Bunu “imparatorluk kurmak” diye nitelemek sansasyonel ve anokronik bir yakıştırmadır.
Ufku genişleyen Türkiye elbette Avrupa’yı gözden çıkarmayacak, ABD’yi ihmal etmeyecektir.
Dış politikamızın günlük yönetiminde eleştirilecek yönler vardır muhakkak. Ama vizyon ve genel doğrultu olarak doğrudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi