Güvenli liman: Türkiye
Suriye'deki baskıdan kaçanlar, canlarını kurtarabilmek için Türkiye'ye sığınıyor. Gelenlerin sayısı, bugün itibariyle on bin kişiyi geçti.
Mülteci akını karşısında kapılarını açan ve gelenlerin ihtiyaçlarını karşılayan Türkiye, büyük takdir topladı.
Böyle bir durum ilk defa olmuyor.
Türkiye, daha önce de defalarca, sığınılacak güvenli bir ülke olarak, mültecilere kucak açtı.
***
Dünya haritasını önünüze açın...
Sol üst köşedeki Alaska'dan, sağ alt köşedeki Yeni Zelanda'ya uzanan bir çizgi çizin.
İster gözünüzle, ister kalemle.
Bir çizgi de sol alt köşedeki Güney Amerika'daki Şili'nin ucundan, sağ üst köşedeki Sibirya'ya kadar uzansın.
O iki çizginin birleşme yerinde Türkiye'yi görürsünüz.
İspanya'dan kaçanlar da buraya gelebilir, Çin'den kaçanlar da.
Kuzey güney fark etmez, uzak komşu yakın komşu ayrımı da olmaz.
Yardımsever milletimiz, başı derde girenlerle, her zaman ekmeğini paylaşmaya hazırdır.
***
Ancak iltica konusu, bazen tıkırında gitmez.
Yıllar önce memleketi Kırım'dan ayrılmak zorunda kalan Cengiz Dağcı, Londra'ya gittiğinde, aklında tek hedef vardı: Türkiye.
"Varlığı tehlikeye düştüğü zamanlarda ecdadım kurtuluşunu 'Hak (ak) toprak'ta aradı. Gurzuf ve Kızıltaş nasıl benim yerim olduysa, Aktoprak da benim yerim olacaktı.
Türkiye'ye gidecektim." diye anlatır yazar.
***
Londra'daki ilk günlerinde, yabancı insanlarla kaynaşmanın zorluğunu çekerken, konsolosluğu arayıp bulur.
Kendisini dinleyen birine kendi dilinde duygu ve düşüncelerini anlatmanın heyecanı içindedir.
Konsoloslukta memurun sorduğu soru, hiç beklemediği türden bir sorudur.
"Türkiye'de oturan akrabalarınız var mı?"
***
"Bir an sarsılır gibi oldum; benim bildiğim kadarı, bütün Türkiye bana akrabaydı."
Sonra düşünür, ismini verebileceği biri yoktur.
Memur açıklamasını yapar:
"Türkiye'de hısım akraban varsa şayet, onlara bir mektup yaz. Yalnız onlar seni Türkiye'ye davet ettikleri takdirde, gidebilirsin Türkiye'ye."
***
Cengiz Dağcı, hatıralarında, o an hissettiklerini büyük bir incelikle okuruna aktarır.
"Ne diyebilirdim? Hayatımın en zor ve çetin dönemlerinde dahi, yüreğimin bir köşesinde muhafaza edebildiğim umudun söndüğünü hisseder gibi oldum.
Boynum bükük ve ağır bir yürekle çıktım Türkiye konsolosluğundan."
***
O gün bir kırgınlık yaşar... "Ama bu Cengiz Dağcı Türkiye'ye kırgındır anlamına gelmez. Benim tarafımdan öyle bir şey olmadı ve olamazdı" der.
Bütün eserlerini Türkiye Türkçesi ile yazar, Türkiye'de yayınlatır.
Ve hep şöyle düşünür:
"Bir Türkiye cumhurbaşkanı ne kadar bir Türk'se, ben de en azından onun kadar Türk'üm."
***
2. Dünya Savaşı sırasında esir düşmek dâhil, binbir türlü sıkıntıyla geçen hayatında, yazarımız Cengiz Dağcı, dilimize birbirinden güzel eserler kazandırmıştır.
Kimbilir, belki Suriye'den gelen kardeşlerimiz arasından da büyük bir romancı çıkacaktır. Veya büyük bir bilim adamı...
Fakat Türkiye, içlerinden büyük adamlar çıksın diye kucak açmıyor iltica edenlere; bunu da bilelim ki yanlış anlaşılma olmasın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.