Benim hâlâ umudum var
Yazıya oturduğumda Mazhar Alanson çalıyordu; “Benim hâlâ umudum var. Güzel günler bizi bekler. Eyvallah dersin gelir geçer”. Güne Başbakan’ın, hukukçu kurmaylarına Hatip Dicle’nin durumunu incelettiği haberi ile başladım.. Bu dün sabahın en iyi haberiydi. Gazete manşetten vermişti: “Dicle için açık kapı var mı?” Yoktu.. Dicle’nin durumu ne Haberal’ınkine benziyordu ne de diğerlerine.. O halde yapılması gereken tek bir şey kalıyor geriye; YSK’nın yapısı ve yasası ile seçim kanununun değiştirilmesi..
*
2002’de büyük bir halk desteğiyle iktidara geldiğinde nasıl ki lideri olduğu hareketin başına geçmesine izin verilmedi. Meşru siyaset zemininin ne anlama geldiğini Erdoğan’dan daha iyi kimsenin anlaması beklenemez.. Düz bir seçmen olarak sorsanız Erdoğan’a, eminim ne KCK’lıların, ne PKK’lıların, ne Ergenekon yöneticisi olmakla suçlanan isimlerin, ne de Balyoz Davası sanıklarının milletvekili olmasını isteyecektir. Ama bu tartışma 12 Haziran öncesinde kaldı. Dünkü yazımda “Herkes bulunduğu pozisyondan bir adım geri atmalı” yazmıştım. Erdoğan, atılabilecek en önemli adımı atmış durumda. Dicle ve diğerlerinin yasama sorumluluğunu yerine getirmek üzere TBMM’ye gelmeleri önünde hangi engeller varsa bunların kaldırılması için irade ortaya koyuyor. Terörle mücadele yasası mı, seçim kanunu mu, anayasanın ilgili hükümleri mi?.. Hangisinin değişmesi gerekiyorsa Erdoğan ve arkadaşları tavrını ortaya koymuş durumda.. İkinci adımı BDP’nin atması gerekiyor.. Milletvekili olmalarına imkan tanınan üyelerinin sayısı 33 mü, 24 mü, 1 mi?.. Kaç kişiyse artık. Girecekler parlamentoya ve arkadaşları için hangi hukuki ya da siyasi mücadele verilmesi gerekiyorsa verecekler. Fakat BDP’den bahsediyoruz ne yazık ki.. Normal, gerçek bir siyasi partiden bahsetmiyoruz. DTK-Kandil-İmralı üçgeninde sıkıştırılmış, iradesi olmayan, karar verme yeteneğinden yoksun bir hareket.
*
CHP’ye baktığımızda ise daha garip bir manzara ile karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bir tarafta sert uzlaşmaz tutum sergileyen eski CHP kalıntısı İsa Gök gibiler, bir tarafta el ele vererek yasal hukuki zemin içinde sorunları halledebileceğine inanan Bihlun Tamaylıgil gibiler varken oradan ne karar çıkar ne çözüm.. Kimse Kılıçdaroğlu’na Ergenekon sanıklarının içerden çıkamaması durumunda yargının kararına saygı duyacakları yönündeki sözlerini hatırlatmıyor.. hatırlatmayacak da.. Hatta ben daha da ileri götüreyim işi, partinin en önemli isimlerinden Süheyl Batum’un, Ergenekon sanıklarının aday gösterilmesi ile ilgili tartışmalar ilk başladığında uzun bir yazılı beyanatı oldu. Hepimize adeta hukuk dersi verdi Batum. Hepimizi “cahil” olmakla itham ederek dedi ki; “Bu isimlerin bu şartlar altında cezaevinden çıkmalarına zaten olanak yok. Ben yanlarında olduğumuzu bilsinler diye bu teklifi dillendiriyorum”.. Bunu da çıkartmayacağız arşivlerden. Önümüze bakacağız çünkü şimdi.
*
Yapılacak hiçbir somut düzenlemeye fiilen destek vermeyen MHP yine her zamanki gibi parlamenter demokrasiden yana konabilecek en akılcı tavrı koydu. En sert eleştirdiğim partidir MHP, bilen bilir. Ama savaşını sadece TBMM’de verir. Hiçbir güçten, gruptan vesaireden medet ummadan. Bravo MHP. Yeni Anayasa’nın önünü tıkamak için gayret sarf edeceğini biliyorum. Hiçbir somut düzenlemeye evet demeyeceğini de. Hiç hoşuma gitmeyen bir tavır sergileyeceksin ve gene sinirlerim hoplayacak. Eyvallah. Ama seçmenlerinin sana verdiği yetkiyi kullanmak adına parlamentoda olmanı önemsiyorum. Kalın sağlıcakla.