Güçlü Genelkurmay
Başlığı özellikle seçtim.. Hem “tespit” hem “temenni” diyelim..
Türk askeri kuşkusuz bağlı bulunduğu uluslararası savunma işbirliği örgütleri içindeki en güçlü yapıdır. Tartışmasız en güçlü yapıdır. Hani “Nato’nun ikinci, dünyanın bilmem kaçıncı” derler ya.. O tip rakamların hep başka başka değişkenleri olduğundan sıralama değişir. Ama böyle bir jeopolitikte değerlendirdiğiniz zaman ordumuzun aslında ne kadar büyük ve güçlü olduğunu daha iyi anlayacaksınız. Avrupa’nın kuzeyinde kurulu göstermelik bir tören kıtası ile bizim ordumuzu karşılaştırmak bile yürek ister.. Dolayısıyla fiziksel yapısı itibariyle ordumuzu tartışmaya bile açmam.. Sadece şunu dersiniz, “Konjonktürel olarak bu kadar güçlü bir orduya ihtiyaç var mıdır, yok mudur?” Bunu da bilmem.. Benim alanım değil. “Vardır” diyenleri de eleştirmem, “Yoktur” diyenleri de..
•
Ancak idari yapısı itibariyle bir reform geçirmesi gerektiğinin kaçınılmaz olduğunu herkes kadar ben de görüyorum. Kuruluş ya da fonksiyon itibariyle, sadece dış tehditlere karşı o da seçilmiş iradenin emriyle hareket etmesi gereken bir yapıdır silahlı kuvvetler.. (Anayasa’da ve iç hizmet, askeri personel yasası gibi yasalarda açıkça yazıyor) Sadece çalışma prensipleri değil, ataması, tayini, terfisi de yasayla belirlenmiş.. Fakat gelin görün ki, bir eşik var atlanmıyor.. Atlanamıyor.. Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasındaki hiyerarşik denge bir türlü layıkıyla sağlanamıyor. Bunun en açık örneğini geçen yıl yaşanan “Iğsız Paşa Hadisesi”nde ve “Üç Komutan Krizi”nde hep birlikte gördük.. Krizlerin tümü, Milli Savunma Bakanı’nın tek bir talimatıyla “şak” diye aşılabilecekken, aşılmadı, ülke gerildikçe gerildi.. Şaşkınlık içinde pinpon maçı gibi izledik olanı biteni..
•
Şimdi bir ay sonra yine Yüksek Askeri Şura var.. YAŞ’ta terfi sırasına giren ve haklarında dava süreci devam eden 14 general var.. (Durumu en acil değerlendirilmesi gereken askeri personel sayısı 14. Yoksa toplam sayı 40’ın üzerinde) Bu isimlerle ilgili TSK Personel Kanunu’nun 65. Maddesinin işletilmesine kesin gözüyle bakılıyor.. Bu maddeyi işletecek olan da Milli Savunma Bakanından başkası değil.. Eski Bakan Vecdi Gönül, daha evvel “Bu konuyu hukukçularla değerlendiriyoruz” diye diye şura gününe kadar net tavır koymamıştı ortaya.. Bugünkü Milli Savunma Bakanı’nın ise üzerinde böylesine tarihi bir sorumluluk bulunuyor. Zira “işlemeyen” bir yapının başına getirilmiş olmak, İsmet Yılmaz için bir şanssızlık olabileceği gibi, burada ortaya koyacağı “devrim” niteliğinde değişikliklerle, bunu şansa da çevirebilir..
•
Bu konuda hükümetin güvenoyu aldıktan sonra, yapacağı ilk iş, YAŞ öncesi savunma bakanının elini kuvvetlendirmek olabilir.. Örneğin hükümet, radikal bir kararla, Savunma Bakanlığı’nı, Genelkurmay Ana Karargahı’na taşımalı. Bu kararla, zaten yasayla korunan hiyerarşik tablo, fiziksel olarak da kendini göstermiş, hissettirmiş olacak. Bu hamle ile silahlı kuvvetlerin sivil iradeye fiilen bağlanmasının da önü açılmış olacak. Kalın sağlıcakla.