İstanbul Konferansı, Libya için toplanıyor. Kaddafi işi uzattı ama sonu geldi. Asıl sorun Suriye’de. Gittikçe büyüyor. Zira Esad II, demokrasi yani serbest seçim istemiyor. Küçük bir mezhep azınlığının kanlı tahakkümüne dayandığı için, aklı başında Suriyeli’nin Baas partisine oy vermesi ihtimali yok.
Esad’a göre halk hâlinden memnun. Şahsını Allah’ın lutfu ve vazgeçilmez sayıyor. Ama şu Amerikalılar var ya, siyonistlerin oyuncağıdır. Şimdi de Suriye’nin dünya güzeli Baas rejimine musallat oldular. Ama İran ağabeyleri Suriye’yi Amerika’nın şerrinden koruyacaktır. Suriyeliler iyi Müslüman’dır, ululemr’e itaat ederler. Ama sâf oldukları için şimdi kışkırtılmış ve siyonist oyununa gelmişlerdir!!!
Bu söylemin tıpkısı ile Saddam da kanlı rejimini savunmuştu.
Tahran’da Ahmedinecat, Türkiye’ye dış politikada akıl öğretmeye kalkışmak derecesinde endişesini açığa vurdu. Benzer teklifleri vaktiyle Hâşim-i Rafsancânî de yapmıştı, hattâ ondan önce Kaddâfî de, Saddam da... Ne istiyorlar Türkiye’den? İran Cumhurbaşkanı “bölge ülkeleri kendilerini Amerika’nın eline düşürmemelidir” diyerek Türkiye’nin Amerika’nın eline düştüğünü ima etti. Söylediklerini açarsak “siz bir Müslüman ülkesiniz. Amerika, siyonistlere âlet olup İslâm topraklarına gelmiştir. Amerika’dan yani NATO’dan ayrılıp bizimle müttefik olun. Beraberce kâfirlere hadlerini bildirelim. Benim de bombalarım, füzelerim var, yirmi dört saatte Tel Aviv’in altını üstüne getiririm!” diyor.
Biraz diplomatik dile sokarak bunları ifade etmiştir. Tekliflerdeki cür’et, İran’ın kendisini hangi pozisyonda gördüğünü gösteriyor.
Hillary Clinton’dan sonra dün bizzat Başkan Obama “Esad meşrûiyetini kaybetti” dedi. İran dışında Esad’a “hâlâ meşrûdur” diyen fazla devlet çıkmaz. Hama şehri, toplarını halka çevirmiş bir tank tümeninin kuşatması altındadır. Bu şehirde yarım asır önce 30 bin sivil Hamalı’nın imha edildiğini herkes biliyor. Şehirde, sokakta kıpırdayan cisim keskin nişancıların hedefi, bir toplantı tank ve topların harekete geçmesi beklentisindedir.