Şefkat duygusu üzerine - 2
Şu teşhisi akıldan uzak tutamayız:
“Kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa, akıl ve zekâvet, o insanları gâyet dehşetli gaddar canavarlar hükmüne geçirir.” 1
Yapılan zulümler, şefkatten mahrum insan sûretindeki canavarların katliâmından başka birşey değildir. Ve Batıda, şefkat duygusu dumûra uğradığından, seyirci kalınmakta, âdeta sadistçe zevk alınmaktadır! Kuruyan şefkatler, kanla da yumuşamıyor!
Çağın insanı duygu sapması yaşıyor. Sevgi, şefkat, inat vs. ya sapıyor, ya yanlış yere veya yanlış ölçülerde kullanılıyor.
Meselâ, Hıristiyanların Hz. İsa’yı (as), Şiaların müfrit kısmının Hz. Ali’yi (ra) uluhiyet derecesine çıkaran sevgileri gibi. Bu sevgi, onları Cehenneme atıyor.
Hatta, “Şefkat yüzünden, esasat-ı İslâmiyenin haricindeki bid’at ve dalâlet yollarına sapmak” mümkün. Zira, “şefkat-i insaniye, merhamet-i Rabbaniyenin bir cilvesidir. Elbette rahmetin derecesinden aşmamak ve Rahmetenli’l-Âlemîn zâtın (asm) mertebe-i şefkatinden taşmamak gerektir. Eğer aşsa ve taşsa, o şefkat, elbette merhamet ve şefkat değildir; belki dalâlete ve ilhada sirayet eden bir maraz-ı ruhî ve bir sakam-ı kalbîdir.” 2
Musîbet ve kış mevsiminin ağır şartlarının hikmetini anlamayanlar; şefkat-ı İlâhiyeyi itham eder, güya şefkat eder; sapıtır.
Kimi anneler, şefkat duygusunu dengeye oturtamadıklarından, yavrularını beş-on derecelik sıcaklıktan (soğuktan) korumak için sabah namazına kaldırmaz; ama, dünyamızınkinden 200 bin derece daha sıcak olan cehennem ateşine atmaya vesile olur. Veya, dünyayı kazanmaları için, ahiretini feda ettirir.
Ve kimileri, dindar dostlarını siyasete teşvik eder, destekler. Onları menfaat üzerine dönen canavar siyasetin labirentlerine atar, ateşten gömlek giydirir.
Dindar insan, dâvâ adamı niçin iktidar ister? Dinini daha iyi yaşayabilmek ve dâvâsını topluma mal edip anlatabilmek için değil mi? Bugünkü siyaset dünyasına bakınız ki, nice dindar siyasetçinin dindarlığı, nice dâvâ adamının dâvâ anlayışı törpülenmiş, yerini dünya hırsı almıştır!
Onları siyasetin cazibedar çarklarına atmak acımak değil, şefkatsizlik etmek, iyilik zannıyla fenalık etmek değil mi?
Dipnotlar:
1- Şuâlar, s. 536.
2- Kastamonu Lâhikası, s. 48-49.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.