Batı Medyası Haçlı Teröre Şaşı
Norveç’te yaşanan şiddet olaylarını ilk duyduğumda İslâmi bir örgüt adına gerçekleştirilmiş olabileceğini hiç aklımdan geçirmedim. Her ne kadar İslâmî mücadele açısından onaylanması kesinlikle mümkün olmayan birçok şiddet hadisesinin İslâmî söylemlerle ortaya çıkmış muhtelif örgütlere mal edildiğini duyduysak da Norveç’teki son şiddet olaylarını mal etmenin çok zor olacağını düşünüyordum.
Batı medyası peşinciliği, kafalara işlediği ön yargı ve bir şiddet olayıyla birlikte, ilgisi olsun olmasın zihinlerin belli bir hedefe kilitlenmesini sağlanmak amacıyla anında “İslâmcı terör” kavramını gündeme getirmesi sebebiyle Norveç’teki şiddet olaylarının ardından da aynı şeyi yaptı. Fakat eylemleri gerçekleştiren kişinin aceleci davranmaması, hatta polise teslim olmaya hazır, bunun da ötesinde eylemleri kendisinin gerçekleştirdiğini halkın bilmesini istiyormuş gibi hareket etmesi Batı medyasının oyununu çok çabuk bozdu.
Norveç’teki olayların gündemi meşgul ettiği günlerde Türkiye dışında ve meşgul olduğum için hakkındaki yorum ve değerlendirmeleri takibe pek vaktim olmadı. Gelişmeleri fırsat buldukça kaldığım otelin odasındaki televizyondan izlemeye çalıştım. Türkiye’ye dönünce de bazı yorumlara göz attım. Avrupa’da yaşayan ve oradaki medyanın ruhunu da iyi keşfettiğini düşündüğüm Selahaddin Eş’in haksozhaber.net’te yayınlanan yorumunda önemli tespitler olduğunu hatırlatmak istiyorum. Burada aynı şeyleri tekrar etmeyeceğim, sadece okunmasını tavsiye ediyorum.
Batı medyası İslâm karşıtı propagandayı yoğunlaştırmasına paralel olarak şiddeti dine mal etmeyi de bir strateji haline getirdi. Fakat bu stratejisinde sürekli İslâm’ı hedef haline getiriyor. Oysa İslâm’da din adına yani Müslüman olmayanların Müslümanlığa zorlanması için şiddet kesinlikle kabul edilmez. Cihadın amacı Müslümanların inanç özgürlüğünün önündeki kuvvete dayalı uygulama ve engellerin kaldırılması, zulme son verilip Allah’ın vahiyle bildirdiği adaletin hâkim kılınması ve Müslümanların vatanlarının başkaları tarafından işgal edilmesinin engellenmesi, gerçekleştirilmiş fiili işgallere de son verilmesidir.
Başkalarının İslam’ı kabul etmelerinin sağlanmasının metodu ise davettir. Kesinlikle şiddete izin verilmez. Bu konuda Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” (Nahl suresi, 125) Aynı mesajı veren başka âyetler de mevcuttur.
İslâm’da insanların inançlarına yönelik olarak fiili değil sözlü şiddete bile izin verilmez ve başkalarının kutsallarına hakaret yasaklanır. “Onların Allah’tan başka taptıklarına sövmeyin ki onlar da aşırıya giderek bilgisizce Allah’a sövmesinler. Bu şekilde her ümmete yaptığını süslü gösterdik.” (En’am suresi, 108)
Örgütlerin din adına şiddete başvurmaları ise genel anlamda bir ideolojik sorundur. Bu sorun Batı’da dinî ve etnik kimliklerini üstünlük davası gören ırkçı anlayışlarda çok daha yaygındır. Fakat Batı medyasının bu realiteye şaşı olduğunu, haçlı terörü ideolojik kimliğiyle, şiddeti dinî hedefleriyle bütünleştiren tutumuyla tanımak ve tanıtmak istemediğini görüyoruz.
Batı, görmek istese de istemese de bu realite ciddi bir tehdit ve sorun olarak karşısında duruyor. Merve Şirbini’nin bıçaklanması hadisesinde söz konusu terörün ne kadar vahşi ve gözü dönmüş olduğunu açıkça gördük. Aynı terör daha birçok insanın canını aldı. Bazıları sokaklarda bıçaklanarak, bazıları evleri yakılarak, bazıları da başka metotlarla katledildiler. Norveç’teki şiddet olayları bu terörün aslında Batı’nın geleceğini tehdit eden bir potansiyel tehlike olduğunu gözler önüne serdi.
Olaylar Batı medyası tarafından kamuoyuna “ferdi azgınlık ve cinnet” gibi lanse edilse de ideolojik bir altyapıya sahip ve dinî aşırılığı da içinde barındıran ileriye dönük örgütsel tehdittir.
Bu hadiselerin hemen ardından ABD’nin kendi temsilciliklerini el-Kaide eylemlerine karşı uyarması da ilginçtir. Bu uyarının, Norveç’teki terör eylemlerinin ardından kamuoyunun dikkatinin başka yöne çekilmesi amacı taşıyor olması kuvvetle muhtemeldir. Olayların ilk saatlerinde kurdukları yönlendirme düzeninin tutmaması üzerine kurgu yoluyla yine zihinleri aynı hedefe çevirmeyi amaçladıkları anlaşılıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.