Ersoy Dede

Ersoy Dede

Normalleşme

Normalleşme

Başlıkta kullandığım bu kelimeyi, Cuma gününden bu yana milyon kez duyduğunuzu sanıyorum. Özellikle birileri ısrarla, komutanların işten ayrılmasını “kriz” olarak pazarlamaya çalıştı. Ancak bunun krizden çok normalleşmenin önünü açtığını ilerleyen zamanlarda daha iyi anlayacağız.


“Normal” dediğimiz kavramdan ne anlıyoruz? Asıl belki de sorulması gereken soru bu.. Teamüllere (!) aykırı olarak siyasi irade, (Allah göstermesin) askerdeki atamalara-terfilere-ihraçlara karışırsa, bu normal midir? Bundan herhalde 10 sene önce konuşuyor olsaydık bunun normal olduğunu değerlendiriyor olacaktık. Bunun içindir ki, Necip Torumtay vakası, İrfan Özaydınlı vakası anormal birer durum olarak siyasi tarihimizde anılıyorlar. Başbakanların, cumhurbaşkanlarının karışmadığı terfi ve atamaları yazdı mı tarihimiz? Dolayısıyla, bu “normalleşme” meselesi dönemsel bir mesele. Oysa bunun evrensel normlara oturtulmuş ve hukuki zemini olan bir durum haline dönüşmesi gerekir. “Normal” zaten köken olarak “kural” diye çevirebileceğimiz, “norm”dan (ya da norma) geliyor.. “Normal” dediğiniz kelimenin, İngilizcesi de normal’dir, Fransızcası da normaldir, Almancası da normaldir. Böylesine evrensel bir olgunun, kişilere ya da dönemlere göre değişiklik gösteriyor olması sizce de “anormal” değil mi? Çok basit bir örnek vereceğim.. Nato Toplantıları.. Söz konusu yapı, bizim de tarafı olduğumuz en büyük ittifaklardan biri. Bütün NATO’ya üye ülkelerin savunma bakanları ve ordu şefleri birlikte gelir katılırlar, bir tek biz katılamayız. Ya Genelkurmay Başkanımız katılır toplantılara ya da Savunma Bakanımız. İkisinin bir arada katılmak zorunda olduğu toplantılarda Türkiye’yi daha düşük profilli bir bürokrat temsil etmek zorunda kalır. Nedeni çok açık.. Türkiye’nin dışında hiçbir NATO üyesi ülkede, askeriyenin başındaki kişi, protokol sırasında, Savunma Bakanının 13 sıra üstünde değil de ondan. “Normal” olan Savunma Bakanına bağlı bir genelkurmay başkanı. Bu kadar basit. Yani ‘nasıl normalleşiriz?’ diye model arıyorsanız, bizim de taraf olduğumuz bir çok uluslu örgüt olan NATO’nun, herhangi bir toplantısına bakmanız kâfi.. Bu meseleyi yazmaya daha yeni başladık. İdeal asker-sivil yapısı hakkında önümüzdeki dönem biraz daha fazla kalem oynatacağız gibi geliyor..

İRTİCA.ORG

Ben fark etmemiştim. Fark etmezdim de. Çünkü internet andıcı meselesine kafa yormaya başladığımdan beri bu tip internet siteleri midemi bulandırıyordu. Eskiden olsa “muhalif ses” der meşru görür, fikir zemininde mücadelemi yapardım. Ama ortaya çıktı ki ordu içinde birileri kamuoyu oluşturmak için kurmuş bu siteleri. Hatta ve hatta bütçesini, ödeneğini alabilmek için, kendi aleyhlerine çalışacak siteleri hükümete onaylatmışlar.. Tuzaklar kurmuşlar benim oyumla görev verdiğim insanlara. En hafif tabir ile midem bulandı.. Fakat dün o sitelerden sadece www.irtica.org’un açık olduğunu öğrendiğimde ben de girip baktım. Bana “gir de bak” diyen arkadaşım, içerik konusunda beni ikaz etmemişti. Daha evvel aynı siteye girdiğimde gördüğüm manzaradan farklı, bambaşka bir içerik ile karşılaştım. Siteyi hazırlayanlar, daha evvel tehdidini yaydıkları irticanın bu defa gerçekte var olmadığını pompalıyorlardı. Bu arkadaşların anlamadığı şu, irticanın varlığıyla da yokluğuyla da ilgilenmek askerin vazifesi değil. Bugüne kadar “irtica tehdidi” dediğiniz için kızmadık biz size. Dolayısıyla “evet evet tehdit değilmiş irtica, pardon” dediğinizde sempati duymayacağız. Kapatın o siteyi. İrticanın tehdit olup-olmadığını biz başka kaynaklardan öğreniriz. Siz işinize bakın. Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi