Çirkinlikleri kendinize saklayın!
Cemiyetin temelini oluşturan aile, ciddî tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya. ‘İfsat şebekeleri’ aileyi dağıtmak için ellerinden ne gelirse arkalarına koymuyorlar. Güya ‘magazin’ ve ‘cemiyet’ haberleri diye sunulan çirkinliklere bakınca, tehlikenin büyüklüğü anlaşılır. Maalesef, ‘büyük gazete’lerin başı, sonu ve ortası bu haberlerle dolu.
O kadar çirkin hadiseler oluyor ki, ‘şöyle şöyle olmuş’ diyerek onları hatırlatmaya bile haya ederiz. Ahlâk, iffet, haya, namus gibi kavramları ayaklar altına alan bir anlayışla hayat sürenler, sonunda bu hayatın ağır bedelini de bizzat kendileri ödüyorlar.
Aslında bu durum, ahir zaman alâmetlerinden biridir. Hatırlanacağı üzere Hz. Peygamberimiz (asm), ‘namaz tesbihatı’nda “Allahümme ecirna min şerri’n-nisâ, belâi’n-nisâ ve fitneti’n-nisâ” diye duâ etmiştir. (Tabiî ki bahsettiğimiz duâ bununla sınırlı değildir. Aynı duâda, cehennem ateşinden, deccal ve süfyanın fitnesinden, nefsin fitnesinden, kabir azabından, kıyamet günü azabından ve münafıkların şerrinden de Allah’a sığınılır.) Dolayısıyla bu tehlike hepimizi tehdit eden bir tehlikedir ve ancak Allah’a sığınarak bu tehlikeden korunabiliriz.
Medyaya yansıyan haberlere bakıldığında ‘aldatan’lar da, ‘aldatılan’lar da aslında “İslâmın emirlerine uymama”nın cezasını çekiyorlar. Mesele, ‘Sen aldattın, ben aldattım’ meselesi değil. Temelde, İslâma uygun bir aile yuvası kurulmaması yatıyor.
Tabiî ki bu noktada en büyük sorumluluk medyaya düşüyor. Güya ‘haber’ veriyorlar, ama aslında bilerek ya da bilmeyerek kötülükleri yaymış, reklâmını yapmış oluyorlar. Bu çirkin davranışlar sanki ‘normal’miş gibi, “O şöyle yapmış, bu da böyle yapmış. Sonra da birbirlerinden şikâyetçi olup boşanma dâvâsı açmışlar” anlayışıyla verilen haberler işin temelindeki problemi gündeme getirmiyor. Madem iki taraf da bu işlerden yana şikâyetçi, o halde insanların ibret almasını temin etmek lâzım. Niçin uzmanlar, ilahiyatçılar, eğitimciler, sosyologlar bu çirkinliklerin sebeplerini ve sonuçlarını bildikleri halde apaçık bir şekilde konuşmazlar ve insanları ikaz edip aydınlatmazlar?
İş dönüp dolaşıp eğitim sistemine geliyor. İnsanlarımız İslâmın hayatımıza kattığı güzellikler konusunda yeterince bilgilendirilmiş olsa bu kötülükler yaygınlık kazanabilir miydi? Aslında bu çirkinliklerden “aldatmış” ve “aldatılmış”lar da şikâyetçi. O halde bilmeseler de istedikleri şey, İslâmın insanlığa sunduğu güzelliklerdir. Herkesin hakkını ve hukukunu bildiği, tesettürle süslenen, “şüphe”lere fırsat tanımayan bir aile hayatı ancak “fıtrat dinî İslâm”ın çizdiği dairede mümkün. Kurulan ailelerin temelinde bu ‘sağlam temel’ olmadıktan sonra eninde sonunda problemler çıkabilir ve çıkıyor.
Medya, bu çirkinlikleri yaymak yerine, var olan ‘çare’leri gündeme getirse daha iyi olmaz mı? İslâmdan ve insanlıktan uzak bir hayat anlayışının hiç kimseye bir faydası olmadığına yaşanan hadiseler şahitlik yapmıyor mu? Mimsiz medeniyetin insanlara dayattığı ‘modern hayat’ ve onun gerekleri maalesef büyük ölçüde ailelerin dağılmasına sebep oluyor. Çünkü o anlayış, ‘aldatma’ya da, ‘aldatılma’ya da imkân, fırsat ve belki de ‘fetva’ veriyor. Bile bile ters yönde ilerleyenlerin, meydana gelen ‘kaza’lardan yana şikâyetçi olmaları pek de inandırıcı gelmiyor.
Çirkinliklere âlet olanları Mevlâm ıslâh etsin ve bizleri böyle musîbetlerden uzak tutsun. Âmin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.