Diktatörlerin âkıbeti
Arap Baharı, diktatörler dünyasını epey sarstı, silkeledi. Gasb ederek, darbe ile, kan dökerek, ne idüğü belirsiz küçük bir grup veya kitleye dayanarak iktidara gelen, biyografisi karanlık bir adamın 5, 10, 20, 30, 40, 42 yıl o devletin başında kalması ne demek? Astığı astık, kestiği kestik bir yönetimle, trilyonları zimmetine geçiren diktatörlerin ve yakın çevrelerinin bir ülkeyi nereden nereye getirdiğini araştırmak gerekir.
Kaddafi, direndiği her saat, her 60 dakika içinde kaç vatandaşının öleceğini düşünmüyor bile. Şüphesiz ülkelerin tarihî geçmişlerine göre şekillenen türlü çeşitli tipte diktatörler var. 1945 ve 1990’da o biçim yönetimler çok büyük iki darbe yedi, ama ortadan kalkmadı.
Arap Baharı, diktatörlere bir darbe daha vurdu. Ancak dünyanın 200 devletinde diktatörlük kalkacak şeklinde düşünmek, aşırı iyimserliktir.
Kaldı ki, Arap Baharı rüzgârının, diktatörleri devirdiği ülkelerin hiç birinde bizim anladığımız manada bir demokrasi beklemek, yanıltıcıdır. Hattâ o ülkelerde yeni diktatörlerin zuhuru bile mümkündür.
Demokrasiye geçiş, bazı ülkelerde zor oluyor. Zaman alıyor. 1945’lerin Almanya, İtalya, Japonya’sı gibi bu değişimi bir kaç yıl içinde başarabilen çok az ülke var. Diğer bir olumsuz faktör, gelişmiş demokrasilerin, bazı diktatörlerle işlerini daha çabuk yürütmek politikalarıdır.
Şimdi Birleşmiş Milletler, Suriye’yi Baas yönetimi belâsından kurtarmak için, yaptırımlar hazırlıyor. Bunlar, Güvenlik Konseyi’ne gelecek ve... Rusya ile Çin’e takılacak. Çin, demokrasi bile değildir. Ama Konsey’de veto hakkını taşıyan 5 daimî üyeden biridir. Bu tutum, Suriye’deki rejimin hayatını üç beş ay uzatır o kadar. Suriye’deki kanlı iktidarın yıkılması, İran’ı da olumlu etkiler. İran’da dünyaya meydan okuyan zihniyet, liberalleşmeye başlar. Ama tekrarlıyorum, tam demokrasiye geçmek, hele bizim de yer aldığımız coğrafyada sancılı bir dönem gerektirir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.