Ergun BABAHAN
PKK veya BDP’yi ayırmadan Kürt Hareketi’ne destek veren kesimlerin ortak kanısı ne yazık ki, bu iş silahla çözülür noktasında.
Kürtlük adına yapılan insanlık dışı kimi eylemler karşısında sessiz kalabilmelerinin nedeni bu. Rövanşçı bir ruh haliyle yaklaşıyorlar gelişmelere...
Tunceli’de kocasının halı saha maçını seyreden öğretmen Dilay Turan Kerman’ın kurşunlara hedef olmasını, ‘’Onlar da zamanında bizim kızlarımızı öldürdü’’ diyerek haklı görebiliyorlar. PKK’nın ‘’Son Kürt İsyanı’’nın temsilcisi olduğunu, PKK sayesinde Kürtlerin farkındalıklarının ortaya çıktığını biliyorlar. Açıkça söylemeseler de, Kuzey Irak, Suriye, İran ve Türkiye coğrafyasını temel alan bir Kürt Federe Devleti peşindeler.
Ortadoğu’da taşların yerinden oynadığı bir dönemde bu hedefin ulaşılabilir olduğuna inanıyorlar. Bunun için de silahı tek yol olarak görüyorlar.
Haklılar.
Çünkü devletler toprak üzerindeki haklarını savaşmadan bırakmaz, hele imparatorluk mirasçısıysalar. Kimse bu topraklarda bir Çekoslovakya örneği çıkmasını beklememeli bu nedenle. Ayrıca Türkiye, ‘’Kürt realitesi’’ni bir gecede demokratik olgunluğa erdiği için tanımadı, silahlı mücadele sonucu tanıdı.
Ama tanıdı...
Geçmişte yapılan hataları Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyinde dile getirdi, bu hataların tekrarlanmaması için adımlar atmaya başladı. İşkenceler tamamen ortadan kalkmasa da sistematik olmaktan çıktı ve azaldı. Faili meçhuller, yargısız infazlar devri kapandı. Kürt dili, kimliği tanındı, önlerindeki kimi engeller kaldırıldı.
Buna rağmen bir savaş hali var.
Şiddetin kendinin hedef haline geldiği bir ortamdan geçiyoruz. Her yolun meşru görülmesi belki çatışan kesimler için geçerlidir, bilemiyorum. Ama siyaset yaptığını iddia eden insanların, ahlak sahibi insanların böyle düşünmemesi gerekir.
Unutmasınlar ki, devletin Kürtlere yönelik kıyım politikalarına sayıları az da olsa vicdan sahibi insanlar karşı koydu. Cezaevine girmek, sürgüne gitmek pahasına koydu.
Kürtler, en azından PKK’ya gönül verenler meşru ve meşru olmayan ayrımı gözetmiyor, PKK için doğru olan ve olmayan ayrımı yapıyor. O nedenle gittikçe büyüyen bir yarılma ile karşı karşıyayız.
Her açıdan tehlikeli bir durum bu...
Fırsatçılar devrede!
STAR’ın ekonomi bölümü Ağustos’ta enflasyon rakamlarının yüksek çıkmasını ‘’fırsatçıların’’ devreye girmesine bağlamış. Kapitalizm, özellikle denetlenmeyeni, fırsatçılık rejimidir.
Başta Amerika olmak üzere Batı dünyasında bankaların ve finans kuruluşlarının yeterince denetlenmemesinin sonuçlarını hala yaşıyoruz.
Denetim, düzenleme olmazsa fırsatçı devreye girer çünkü. Bir de enflasyon düşerken başarılı olanların, bu kez işlerini iyi yapamamış olma ihtimalini de gözardı etmemek gerekir.
Apo havuzda!
Komedi filmi olsa bu kadar başarılı bir sahne ancak çekilebilirdi herhalde.
Abdullah Öcalan’ın Suriye’deki fotoğraflarından bahsediyorum.
Yok, öyle kimi gazetelerin iddia ettiği gibi villanın lüksüyle ilgilenmiyorum.
Havuz fotoğrafından bahsediyorum.
Bıyıklısı ve bıyıksızıyla 11 erkek havuzda. Önder olduğu için Öcalan en başta, diğerleri suda tutturabildikleri kadar bir hiza çizgisinde arkada. Kadınlar yeterince özgürleşemedikleri için olsa gerek ortada yoklar.
Belki de devrimci ahlak, kadınların erkeklerle aynı anda havuza girmesine izin vermiyordur. Şark usulü eşit toplum da bu kadar olur zaten.
Bu tablodan demokratik özerklik, ekolojik toplum, kadına saygılı sosyalizm falan çıkmaz. Çıksa çıksa maganda alayı çıkar.