Serdar Arseven

Serdar Arseven

Etimizi, sütümüzü böyle sattılar!..

Etimizi, sütümüzü böyle sattılar!..

Hak İş’e bağlı Öz Gıda İş Sendikası’nın Genel Kurulu Crown Plaza’da yapıldı.

Zamanında Et ve Balık Kurumu’na ait olan muazzam arazinin üstündeki otelde.
Yok parasına elden çıkmış gitmiş bir arazi!..

Genel Kurul’da, sendikacılığımızın efsane ismi Salim Uslu, Hak İş Genel Başkanı Mahmut Arslan, Öz Gıda İş Sendikası Genel Başkanı Mehmet Şahin ile Et ve Balık Kurumu Genel Müdürü Bekir Ulubaş’ı dinlerken, “hangi tezgahlardan geçtiğimizi” düşündüm.
Köye gitti aklım; zamanında bulut gibi büyükbaş hayvan varmış oralarda.
Şimdi yavaş yavaş toparlanmaya çalışıyorlar ama hayvancılık kurtulur mu bilinmez.
“Süt” para etmediğinden, bu işin astarı yüzünden pahalıya geldiğinden inek nesli hızla eriyor. İnekler yani “anne”ler gidince diğer büyük başların da nesli kesilmiş oluyor.
“Etimizi, sütümüzü, yünümüzü birilerine teslim etme” projesi!..
Bir “Paşa”nın bahsi geçti...
“Orhan Kilercioğlu...”
Ve...
Demirel-Çiller-İnönü-Karayalçın.
DYP-SHP koalisyonu.

En büyük et şirketlerini biraraya getiren süt ve et üreticileri derneğinin (Set-Bir) eski başkanlarından Orhan Kilercioğlu (PAŞA) seçimlerden sonra bakan.
İlk icraatı da Et ve Balık Kurumu’nu özelleştirme kapsamına almak.
Talimat, Demirel ve Çiller’den.
Sosyal Demokrat (!) SHP (ya da CHP aynı şey!) de bu işe çanak tutunca, Et ve Balık Kurumu gitmiş!..
Dünyanın en pahalı üstelik “güven vermeyen” etini yemeye daha doğrusu yiyememeye mahkûm oluşumuzun hikayesi oralardan başlıyor.
Halkın en önemli besin kaynağı olan et ve et ürünleri, özel sektörün “ihtirasına” karşı batının hem genel, hem de yerel idarelerince koruyorken.
Ve bizim de bu sürece uygun olarak 1952’de kurduğumuz Et ve Balık Kurumu başarıyla faaliyet gösteriyorken... Zamanın koalisyonu, en son özelleştirilmesi hatta hiç özelleştirilmemesi gereken EBK’yı “satış”a getirmiş.
Sebep?..
Genel Kurul’da ifade edildi...
“Vehbi Koç” ve benzerleri demiş ki; “Onu satma bunu satma, biz neyi alacağız!..”
Yıl 1992, DYP-SHP koalisyonu iş başında, Paşa hazır. “SOL SENDİKA” ağaları da kontrol altına alınmış...
“En kolay lokma” olan EBK, özelleştirilmesi için hemen Kamu Ortaklığı İdaresi’ne devredilmiş.
“Dünyada, özelleştirmeye tarım sektöründen başlayan ilk ülke” olmuşuz!..
“Baba” Demirel.
“Aslan” sosyal demokratlar!

Satış olmuş bitmiş de... Satış bedeli komik, işçilerin kıdem tazminatları filan da nanay!..
Sağolsunlar; -başta Salim Uslu- zamanın Hak-İş ve Öz Gıda İş yöneticileri, “Sol Sendika”nın da rol aldığı bu oyunu bozmuş!..
Hak İş Konfederasyonu’na bağlı Öz Gıda İş Sendikası’nın ısrarlı takibi sonucunda ilk ihale iptal edilmiş... “Oh, etimiz, sütümüz, yünümüz kurtuldu.” diye sevinmiş vatandaş... Sonrasında, HAK-İŞ’in örgütlediği işçiler talip olmuşlar EBK’ya; çok iyi fiyat vermişler; işçilerin tazminatları ve primlerini ödemeyi taahhüt etmişler...
Ama... Zamanın “koç gibi saldıran bir kısım medyası” yaygaraya başlayınca Çiller “EBK’nın işçiye satılmasından” vazgeçmiş.
EBK, ya devletin olsun ya işçinin...
Bizim taraf öyle; diğerleri ise milyar dolarlık “et ve et ürünleri” pazarının kavgasında...
Derken, 26 Temmuz 1995’te bir kez daha satışa çıkmış EBK... Bu kez parça parça satacaklar... Bu satışa en büyük tepki veren Hak-İş Konfederasyonu ve Öz Gıda İş Sendikası Güçbirliği Platformu olmuş...
Basın toplantıları, EBK’nın (şimdiki Crown Plaza’nın) önündeki taş duvarlarda sabahlara kadar yatmalar...
Heyhaaat... Tepkilere rağmen satış gerçekleşmiş ve devlet bu işten zamanın parasıyla 25 milyar küsur lira zarar etmiş!.. Üste para vererek satmış koca EBK’yı zamanın şeyleri!

Bu uzun hikayenin devamında,
Hak-İş’in “Satılan yerlerde et işi yapılmadığını” yani “suç işlediğini” mahkeme kararlarıyla belgelemesi var... Ve bugünkü yönetimin “et”imizi kurtarmak için EBK’yı adeta yeniden oluşturma çabaları...
Tarım Bakanı Mehdi Eker diyor ki; “EBK özelleştirmesi büyük hataydı. Satılan kombinaları kurtarıyor ve ülkeye yenilerini kazandırıyoruz. Geçmişin hatalarını tamirle uğraşıyoruz.”

Dünyanın en pahalı üstelik geliri “üreticinin cebine gitmeyen” etini yemeye ya da yiyememeye ne kadar devam edeceğiz acaba...
Hak-İş’in onca yıllık mücadelesi var ve dar gelirlinin onca yıllık “makul fiyatlı ve kaliteli et” hasreti.
Çözün artık şu işi!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi