11 Eylül’ü de BM sorgulasın
Bugün 11 Eylül muammasının 10. yıldönümü. Her 11 Eylül günü hayatlarını kaybedenleri anmak üzere çeşitli etkinlikler tertip edilir, yas tutulur ABD’de. Bunun uzun yıllar süreceğine de kuşku yok.
Belki eğer ileride bu eylemlerin arkasında ABD derin devletinin bir rolü olduğu anlaşılır, buna dair kanıtlar ortaya çıkarsa, ancak o zaman bu anma programlarından vazgeçerler. Unutturma yoluna da giderler..
Eylül ayı yaklaştığında, ABD, halkın terör saldırısına maruz kalma korkusunu besleyecek icraatlara imza atar. “İslâmcı terör korkusu” üzerinden dış politikaya destek ve iç birliği sağlamanın hedeflendiği, günler öncesinden “saldırı alarmları”nın veriliş tarzından ve kullanılan retorikten anlaşılmaktadır. Her 11 Eylül’de olduğu gibi bu defa da aynısını yapıyorlar.
Tabiî bu sefer arada bir fark da var; ilk kez Usame bin Ladin’siz yıldönümü programları yapılıyor. Bir taraftan intikam alındı mesajları veriliyor, diğer taraftan da El Kâide Bin Ladin’in intikamını almak üzere harekete geçti haberlerini yayarak vatandaşların kalbine korku salınıyor. ABD güvenlik teşkilatlarının ve istihbarat birimlerinin şüphelilerin takibinde olduğu, İslâmcı teröristlere karşı büyük fedakarlıkla çalıştığı devlete güven tesisi sadedinde inceden inceye işleniyor.
Bu arada Avrupa Birliği Başkanı Herman Van Rompuy ve Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso Cuma günü yaptıkları ortak açıklamada “Tunus, Libya ve Mısır’a özgürlük getirmek üzere başlayan Arap Baharı’nın, 11 Eylül saldırısının arkasındaki fanatiklere verilen en güçlü cevap” olduğu açıklamasını yapıyor.
Ben de diyorum ki; Arap Baharı 11 Eylül sonrası İslâm coğrafyasını işgale çıkmış ABD’ye ve onun karşısında hiçbir şey yapmayan Tunus, Libya, Mısır gibi kukla yönetimlere halkın verdiği bir cevap olmasın sakın!
Libya’da halk ayaklandığında Kaddafi, El Kâide Libya’yı ele geçirecek diye Batı dünyasını yardıma çağırmıyor muydu? Yoksa bunu unuttular mı? Ya Kaddafi’nin CIA’le olan bağlantılarını.. Yıllarca bu rejimleri İslâmcılar tehlikesine karşı koruduklarını..
11 Eylül’den geriye ne kaldı? Katledilen yüzbinlerce insan ve serveti yağmalanan bir Irak. İşgal edilmiş bir Afganistan. Siyasi istikrarı ve toplumsal birliği altüst edilmiş ve Hindistan karşısında olabildiğince zayıflatılmış, nükleer silahlarını kaybetme tehlikesi yaşayan bir Pakistan...
Batı dünyasında hortlatılan İslâm karşıtlığı.. Kutsallar üzerinden yapılan saldırılar.. Müslüman topluma karşı uygulanan ayrımcılık. Bunun neticesi olarak da, Batı ve Doğu arasında derin bir güven bunalımı..
Sonuçları küresel olan ve etkisi uzun yıllar devam edecek bu kadar büyük bir olayın üzerine ise küresel medya gitmiyor, sadece bildik hikayeyi naklediyor. Anlatılan ‘büyük hikaye’nin aksini işaretleyen ortadaki birçok delile rağmen bunların üzerine gitmeyi reddediyor.
Bu çapta büyük bir olayı direkt sorgulayacak ve olaydan sorumlu tutulan El Kâide’nin sorumluluğunu inceleyecek ‘BM bünyesinde bağımsız bir araştırma komisyonu’nun kurulması gerekirken ABD buna izin vermiyor. Her şeyden kuşkulanan medya bundan kuşkulanmıyor!
Akademi dünyasında da iddiaları derinlemesine araştıran kurumsal çalışmalar yapıldığını pek duymadık. Yapılan çalışmalar hep risk alınarak yapılan bağımsız çalışmalar.
İşin garip tarafı 11 Eylül’le beraber terörle yatıp terörle kalktığımız bir dünyada “terör”ün üzerinde ittifak edilmiş bir tanımı bile yok. BM’de, akademi dünyasında ve hukukçular arasında “terör”ün tanımı üzerine bir ittifak sağlanamıyor.
Bu da, ABD’ye, gücüne dayanarak istediğine terörist deme imkânı veriyor. ABD işgaline karşı topraklarını, ırzını ve hürriyetini savunmak üzere eline silah almış herkes, bunları destekleyen her kesim de terörist oluyor.
Velhâsıl, bizler, BM’nin dizginlerini ellerinde tutanların bu kurumun 11 Eylül’ü incelemesine ve terör üzerinde herkesin uzlaşacağı bir tanım getirmesine engel olmasını hayra yoramıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.