Bayram
İslâm'ın en büyük bayramı; ilâhi Sevgi yolcularına mübarek olsun. Ramazan Bayramı; nefsi nefs-i emâre olmaktan kurtarma, eğitme ve dolayısıyla yine Allah'a yakınlaşma iadesiyle tamamlanan bir aylık “oruç”tan sonra kutlanan bayramdır. Kur'an-ı Kerim'de farz orucun Ramazan ayında tutulacağı ve bir ay boyunca tutulacağı, tutamayanların malî ibadeti belirtilmiştir. İlâhî Sevgi ehli kelâmı değiştirmez. Ramazan ayını, kendisi tutamasa dahî, oruç ayı olarak bilir. Kurban Bayramı da, ömür boyunca ve malî gücü olanlara bir kez farz olan Hacc ibadetinin günleridir. İlâhî Sevgi ehli bu açıdan da Kelâm'ı değiştirmeye kalkışmaz. Ferdî bakımdan, hattâ toplumlar açısından Hacc ibadeti için geçici olarak engeller çıkması; Hacc'ın farz oluşunu ortadan kaldırmaz. Kurban Bayramı, Allaha yakınlaşma Bayramıdır. İlâhî Sevgi yolcuları arasında dayanışma ve yardımlaşmayı güçlendirmek için, kıble olarak tayin edilen Beyt'î, Arz'da insanlar için, insanlık için ilk ma'bed olarak kurulan Beyt-ul-Atıyk'i ziyaret etme ve düşünmek, ilâhî Kelâm'ı duyma ve lâ-kayd kalmayıp “lebbeyk!” (buyur Rabbim! Allahım! Hamd sana mahsus, ni'met sendendir, mülk, yaradılış âlemin egemenliği sana mahsusdur ve senin ortağın yoktur)bilincinin hazzına ermek için, bu bayram bize verilmiştir. Her müslümanın her kurban bayramında Beyt-ul-Atıyk yanında bulunmasına imkân yoktur, ne var ki “lebbeyk!” bilincine Arz'ın her tarafından erişme, İlâhî Kelâm'a saygısızlık etmeyenlerce mümkündür. Esasen İslâm'ın bütün ibadetleri; “lebbeyk! Allahümme lebbeyk!” bilinciyle, “kurbet” bilinciyle yapılırsa makbul olur. Namaz için buyurulan “vay o namaz kılanlara! Yazık onlara!” âyetinin (Maûn Suresi) yorumundan anlaşılır ki, bütün ibadetler “kurbet” kasdıyla, “lebbeyk!” bilinciyle olmalıdır. Mâûn'u men'edenin namazı makbul olmayınca haccı da makbul olmaz. Mâûn da, “ben tıka-basa doyduktan sonra kullandığım kürdanları biriktirdim, al kışta-kıyamette çoluk-çocuğunla güle güle ısın, bu iyiliğimi de unutma!” kabîlinden göz yaşartıcı “iyilikler” anlamında değil, her insana insanlık onuruna yakışır hayat seviyesi sağlama “cihadıdır”. Doğru davranmak için doğru bilinçlenmek gerekir. İşte bu bayram bir yönden de İlâhî Sevgi bilincine, Allah'a yakınlaşma özlemine sahip olma, meseldeki “topal karınca” gibi “yola girme ve bu yolda ölmeye ahd etme”, “Elüstü... ahdini, “ben sizin Rabbiniz değil miyim? –Elbette!” ahdini anma ve “lebbeyk Allahım!” deme bayramıdır. Arz'ın hangi noktasında olursak olalım, biz de Hacc sırasında Allah'a yükselen münâcâta katılalım: Lebbeyk! Allahumme lkebbeyk! Lebbeyke lâ şerîke lek. İnnel hamde ven' ni'mete leke velmülk. La şerîke leke lebbeyk!
İlâhî Sevgi'yi içimizde duyarak, akımın gönlümüzden geçtiğini, tevellâ ve teberrâ, artı ve eksi bağlantısının sağlandığını, Resûl-i Ekrem (S.A.) (Vesîle) ile sevgi bağlantımızın kurulduğunu, dolayısıyla Resûl-i Ekrem (S.A.)'in “yakınları” (Kurbâ) ile, Ehl-i Beyt ile bağlantımızın kurulduğunu “yaşayabilirsek”, bu büyük bayram bizim de bayramımız olabilmiş demektir. 680 yılı kurban Bayramı'nda olduğu gibi, tavaf edenler arasında Büyük Kurban'ın olduğunun farkında bile olmayıp, Hacer-i Esved'e herkesten önce ve herkesten uzun süre el sürebilmek için Büyük Kurban'ı da dirseklemiş ise, yalnızca o yıla mahsus olarak Büyük Kurban'ın Hacc emîrliğini maddeten bırakması, bizim için ferden gerçekleşir, gönlümüz, ilâhî Sevgi akımının devresinden çıkmış olur. çıktığının farkına varıp üzülmek, tekrar “Vesile”ye, Ehl- Beyt sevgisine yönelerek ilâhî Sevgi akımına girmek için “ümitsizlik dergâhı” olmayan bu kapıya başvurmak bile, Bayramımızı bayram kılmaya yetişir.
Ey Azîzan, Sevgi Bayramınız mübarek olsun. Duanızı niyaz ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.