Hüseyin Hatemi

Hüseyin Hatemi

Sevgi ve edeb

Sevgi ve edeb

Edeb yoksunluğu, sevgi yoksunluğuna delildir. Bî-edeb mahrûm geşt ez lûtf-i Rabb. (Edebi olmayan, Allah'ın lûtfundan yoksun kalır - Mevlânâ).

Edeb, başta; Sevgili'nin gönlünü incitmemeyi gerektirir. Kendisini seven birisinin gönlünün kırılması, Sevgili'nin de gönlünü incitir.

“Fatıma'nın -neûzübillah- hırsızlık etmesi” mümkün müdür ki, bir de “O'nun da -neuzubillâh- elini keserdik” deme edepsizliği mazur görülsün? Oniki yıl kadar önce hızını alamayan bir zat; bu edeb dışı sözü söyledi, kısa zamanda, aklını yitirten bir musîbetle karşılaştı. “İbn-i zamân” olanlar gerçekten “İbn-ül-vakt” olmalı ve bir an önce bu edeb dışı sözden tövbe etmelidirler.

Resûl-i Ekrem (S.A.), kendi mertebesini de insanlara bildirmekle yükümlü idi. İmdi; “ümmü Ebiha” ve “Kevser” olan, “babasından can parçası” olan Fatıma için, babasının böyle bir söz söylemesine imkân var mıdır?

Azîzan; Ehl-i Beyt konusunda düşünsünler ve bu gibi uydurmalara aslâ kapılmasınlar, Dünya ve âhiret saadetlerini yitirmesinler. Fâtıma'nın serçe parmağı; bütün Arz'dan değerlidir. O kutlu ele dokunmak kimin haddinedir? Meryem'e -neûzubillah- bir kötülük isnadına kalkışılabilir mi?

Zamanında Meryem Sevgisi'nin devreden çıkarılması için de teşebbüsler olmuş görünüyor. Ne var ki Katolik hristiyanlar ve ortodoks hristiyanlar Meryem Sevgisinin kadrini bilmişler. Bizde Fâtıma'nın kadrinin bilinmeyişi, bugün de bu son derece soğuk uydurma sözün sık sık secaat arzıyla ortaya atılmasına sebep oluyor: Fâtıma hırsızlık yapsaydı elini keserdim! Aman Yârabbi! Resûl-i Ekrem (S.A.) böyle bir söz söyleyerek insanların sapıtmasına sebep olabilir mi? Bu sözü söyleyenleri, tekrar edenleri uyarıyorum. Yüce Sevgili; kendisine hitaben “Adalete uy, adaleti gözet!” diyerek küstahlık edene: -Vay sana! Ben de âdil değilsem, kim âdil olabilir? buyurdu. Tevazu'un burada yeri yoktur. “Tevazu'” göstermek için o kimsenin sözüne cevap vermeseydi, halkın kendi makamı hakkında yanılgıya düşmesine ve yoldan çıkmasına sebep olurdu. “Kendinden bir can parçası” ve “Meryem” izzetinde olan (ümmü Ebiha) Fâtıma için böyle bir söz söyler miydi? Resûl-i Ekrem (S.A.), “Allah'a andolsun, beni kendisinden, anne-babasından, eşinden, evlâdından ve tüm insanlardan daha çok sevmeyen kimse, (gerçek ve kâmil anlamıyla) iman etmiş olmaz (zâhiren müslüman olur)” buyurdu. (âyetullah Destgayb'den: Gizemli öyküler, s. 177, Sefînetul-bihar, c.1, s. 201). Bu hadîsi okuduktan sonra Ahzâb Suresi'nin 6. âyetini okuyanlar, hadîsin doğruluğunu kabul ederler. (33/6).

Resûl-i Ekrem (S.A.) sevgisi, Allah'ın sevgisine nâil olmanın şartıdır. (âl-i İmrân, 3/31) Ehl-i Beyt sevgisi de Resûl-i Ekrem (S.A.) sevgisinden soyutlanamaz, ayrılamaz. (Şûrâ, 42/23).

Şu halde ey Azîzan, “Fâtıma sevgisizliği” amacıyla uydurulmuş bu soğuk ve korkunç sözü tekrarlayan ve hikmet sanan bir kimse, ilâhî sevgi akımından nasipsiz kalır, Rabbi; Vedûd olan Allah O'na Vedûd ismiyle tecellî etmez, onunla Sevgi bağı kurmaz. Sevi bağı “ben de Ehl-i Beyt'i seviyom amma yetti gayri, tarihî olayları bırakalım!” demekle nasıl mümkün olur? Meryem Suresi'nin 96. âyetini okuyunuz. Bu Sevgi bağı, demek ki Resûl-i Ekrem (S.A.) ve Ehlibeyt Sevgisi devresine girmekle, Resûl-i Ekrem'in (S.A.) gönlüne girebilmekle kurulur. Dikkat edelim: Bu âyet-i kerîme, “îman edip salih amel işleyenleri insanlar sever, köşeyi döner” buyurmuyor İlâhî Sevgi taliblerine müjde veriyor: aklınız ve gönlünüzle îman ederek Resûl-i Ekrem'in (S.A.) sevgi dairesine (devresine) katıldıysanız, Allah'ın da sevdiği “insan” olursunuz!

Amacımız bu dünyada köşeyi dönmek ise Fâtıma'nın kadri bilinmeyebilir. Vedûd Rabb ile Sevgi bağına nâil olmak ise, ümmü Ebihâ'nın gönlü incitilerek bu Sevgi'ye erişmek muhâldir.

Ey Azîzan, Sevgi tek başına bir şey ifade etmez. Sevgili'nin kim olduğuna bakmak gerekir. Sevgililer Sevgilisi; Sevgi'nin Rabbi olan Vedûd Allah'dır. O'nun Sevgi elçilerinin gönlünü inciten, Vedûd'un Sevgisinden uzak kalır. Sakıngıl Yâr'in gönlü sırçadır sımayasın! Sırça sındıktan geri bütün olası değil! (Yunus Emre). Bu sırça; Fatıma'nın gönlüdür. (Nûr âyetinde, inci parlaklığında yıldız gibi sırça simgesi).

Ehlibeyt Sevgisi'ne ermede biribirimize yardımcı olalım ki Meryem Sûresi'nin 96. âyetinde belirtilen Sevgi bağına nâil olabilelim. İmam-ı Sadık “Allah'a olan sevgisi başka her şeyden üstün olmayan kimse, Allah'a imanını hâlis kılmamıştır” buyurur. (Ayetullah Destgayb, age, s. 177). Bu rivayetin doğruluğu da Tevbe Suresi'nin 24. âyetiyle anlaşılabilir. (9/24). (age, s. 177).

çeşmelerden bardağın doldurmadan kor isen/Kırk yıl orda durursa kendi dolası değil! (Yunus Emre) Sevgi elçilerinin, Sevgi Nuru mazharlarının kalbinden biribirine yol vardır. Bu gönüllerden birini incitirsek, İlâhî Sevgi kaynağından bize gelecek Sevgi akımını kendimiz önlemiş oluruz. İlâhî Sevgiye yücelmediğimiz için de “şifâ”dan mahrum kalırız. (İsra 17/82). Mahrum kalmayalım ey Azîzan, “Kevser” talibi olalım!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Hatemi Arşivi