“Millî iradeden bahsedebilmek için millî olmak lazımdır”
Doğru iletişim kurabilmek için iktidara yönelik bazı fikir ve kelime eleştirileri “Millî iradeden bahsedebilmek için millî olmak lazımdır”
Elbette “râm” kelimesinden başlayacağım. Bu kelime elbette masum bir kelimedir ama kullanılışı epeyce “ceberrut” anlamlar taşır. Hatta biraz da pornografiktir. İktidar mensupları hitabetlerini zenginleştirmek için böyle şeyler yapıyorlar ama bu, doğrudan doğruya “anlam”a yönelik bir faaliyet olmuyor, çeşitli anlam tartışmalarına sebep oluyor. “Râm” öyleydi, “Dam üstünde saksağan” da öyle. Olmadık şeylere, düz akıl yürütmeye uygun olmayan şeylere böyle denir de Yargıtay hâkimlerinin bildirisi böyle değildi elbet. 3. sınıf AB siyaset memurlarına takdim edilen adalet reformları, ABD’ye götürülen anayasa taslakları çok haysiyet kırıcıydı ve bu, üzerine saksağan konmuş bir dam değil gerçekten de bir feryattı, bir şikayetti. çöküntü dönemlerinde böyle oluyor demek ki. Hassasiyet azalıyor. Nerde “Pembe İncili Kaftan”daki akıl durdurucu haysiyetli duruş, nerde Osmanlı’nın son dönemlerindeki İngiliz muhibliği, Amerikan mandacılığı, Rus yandaşlığı...
***
Pazar günü TV’deki bir tartışmada SayınMustafa Kamalak’ın bir konuşmasına şahid oldum.
Biraz geç açmışım, her zamanki gibi. Mustafa Bey aydınlardan hesap sorduğunu ve buna hakkı olduğunu söylüyordu heyecanla. Aydın olarak örnek göstermek icabettiğinde de biri şarkıcı, biri manken iki eğitimsiz kadının “dağdaki çoban” ve “Diyarbakır’dan gelme” lâflarını örnek gösterdi.
Şimdi tabii, düşüncenizi böyle bir temel üzerine yapılandırırsanız ortaya düzgün bir bina çıkmaz.
Cumhuriyet seksen senede köprüler, fabrikalar (sata sata bitiremediğimiz) demiryolları, kara yolları, okullar, üniversiteler açmakla kalmadı, insan da yetiştirdi. Bakmayın siz Şerif Mardin’in imamla öğretmeni karşı karşıya getirdiği o anlaşılmaz konuşmasına. (Bunu da yazacağım inşaallah) İslâmcı kesimin, sayabildiğim kadarıyla, on kadar televizyonu var, bu televizyonlarda hergün konuşan Avrupa Birlikçi veya olmayan onlarca bilimadamı ve ilâhiyatçı var. Bunları da mı yok sayacağız?Bunlar bu ülkenin üniversitelerinde yetişmediler mi?
***
Şikayet ettikleriniz ve anladığım kadarıyla “Millî irade”yi anlayabilmek için aydın olduğunu öne sürdüğünüz iki hanım, aydın değildiler. Aydın, fikir üretebilen bir de üstelik, şimdi çok azaldılar ama, “doğru fikirler” üretebilen insandır. Bunu yazarken aklıma aynı gün, pazar günü TV-5’te rastladığım başka bir konuşma geldi. İşte orda tam mânâsıyla aydın olan üstelik birinin soyadı da Aydın olan iki kişi vardı. Doç. Oya Akgönenç’le Prof. Nurullah Aydın. Nurullah Aydın’ı hangi televizyonda görsem zevkle dinliyorum.İnsanın bu günlerde, saçını başını yolmadan, gönül rahatlığıyla dinleyebileceği bir aydın Prof. Aydın. Kaçırmamanızı tavsiye ederim. Her pazar öğle sıralarında konuşuyorlar.
İktidarın kafa, kelime ve kavram kargaşasını halledecek son söz: “Millî irade”den söz etmek için, “millî” olmak lâzımdır.