AB ile ilişkileri donduralım
İsrail’le restleşerek başladığımız Doğu Akdeniz macerasının ikinci perdesinde son derece önemli bir adım atıldı. KKTC ile kıta sahanlığı anlaşmasından söz ediyorum. Hatırlayalım; Türkiye’nin karşı çıkmasına rağmen, Rum-Yahudi ittifakı bir Amerikan firması aracılığı ile doğalgaz ve petrol aramaya başladı. Buna aynı şekilde karşılık verileceğini üst perdeden açıklayan Türkiye, KKTC ile “Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması” imzaladı. Bugün-yarın da KKTC tarafından Ada’nın çevresindeki deniz alanlarında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na petrol ve doğalgaz arama ve çıkarma ruhsatları verilecek. Gerisi teknik teferruat. Dış politika alanında çalışan uzmanlara göre, kimsenin bir çılgınlık yapmaya niyeti yok. Yani Türkiye de, İsrail de, GKRY de sorunları diplomasi ile halletme yollarını arayacak. Arayacak da bulacaklar mı, orası şüpheli.
¥
İsrail ile zaten 2004’ten bu yana işler iyi gitmiyordu. En son Mavi Marmara ile ilgili rapor sonrası ise geri dönüşü zor bir yola girildiği görülüyor. Ve İsrail’de hükümet değişmedikçe de gerginliğin devam edeceğini görmemiz gerekiyor. Şimdi bir de üstüne, bu ihtilaflı sondaj meselesi çıktı. Demek ki Türkiye’nin karşısında artık sadece İsrail yok. Ya kim var? Bir de GKRY.. Ve abisi Yunanistan. Her iki ülke de Avrupa Birliği üyesi. Dolayısıyla konunun taraflarından biri de Avrupa Birliği. Yani eğer Kıbrıs Rum yönetimiyle bir çatışma yaşanacak olursa, bu doğrudan Türkiye’nin AB ile çatışacağı anlamına gelir (-ki benim bundan bir şikayetim olmaz).. Hele buna bir de Yunanistan dahil olursa, o zaman tam manasıyla cümbüş var demektir. En iyimser tahminle ne olur? Taraflardan biri AB ise, sıcak çatışma olmayacağı anlamına gelir bu. Kısacası silahlar konuşmaz. Ama köprüler atılmış olur. Bana sorarsanız zaten bunun işaretlerini de alıyoruz. Mesela AB’nin yetkili organlarının acilen, Rum Hükümet Sözcü Yardımcısı Hristos Hristofidis’in kendilerine duyduğu minnetin izahatını yapması gerekiyor. Diyor ki Hristofidis; “Münhasır ekonomik bölgede doğalgaz arama girişimlerimiz uluslararası toplum tarafından destekleniyor. Bu çerçevede, Avrupa Birliği’ne minnettarız” Bu açıklamanın Türkiye’ye izah edilmesi gerekiyor. Ya da gerekmiyor...
¥
Bakın sevgili okurlar, AB’ye entegrasyon sürecinde art arda yediğimiz kazıklara bir cevap vermek için bulunmaz fırsat bu. Önümüzdeki yıl bizim ülke olarak tanımadığımız Kıbrıs Rum kesimi, dönem başkanı oluyor. Bunun ne anlama geldiğini uzun uzun anlatmama gerek yok. 2005’ten beri sözüm ona devam eden müzakere sürecinde tamamlanmış sadece bir başlık olduğunu biliyorsunuzdur. Kıbrıs sorununun merkeze oturduğu kriz nedeniyle dondurulan başlıkların ise sonsuza kadar açılmama ihtimali olduğunu söylersek abartmış olmayız. Sadece 2004 referandumu (Annan Planı) neticesinde elde ettiği ticari izolasyonların kaldırılması yönündeki kazanılmış hakkını bile alamamış olan KKTC üzerinden AB’ye verilecek en temiz cevap, bu süreçte ilişkileri dondurmak olacaktır. Haydi ulusal bir karar alalım ve AB ile ilişkileri donduralım. Çok isterlerse onlar bizimle müzakere yapsınlar. İstemezlerse de geçmiş olsun. Kalın sağlıcakla.