Hamas ile İsrail aynı cephede iddiası!
Cuma günü, Mahmut Abbas, Filistin’in bağımsız bir devlet olarak tanınması için Birleşmiş Milletler’e önce resmi başvurusunu sonra da bütün dünyaya seslenen konuşmasını yaptı. Müracaatın da konuşmanın da içeriği İsrail zulümlerini dünyaya şikayet eden muhtevadaydı.
Dünyanın büyük kesimi Filistin’in bağımsız devlet olma talebini haklı buluyor. BM üyesi ülkelerin ezici çoğunluğu da buna destek veriyor. İnsan haklarının kutsallaştırıldığı bir çağda Filistinlilerin en temel haklarının ihlali daha ne kadar görmezden gelinebilir ki?
Malum, bağımsız Filistin devletine İsrail, ABD ve onların şürekası karşı çıkıyor. Bir de Filistin’deki İslâmî direniş hareketleri Hamas ve Cihad karşı çıkıyor. Bu da kafaları karıştırıyor. Hâlbuki prensipte bütün Filistinlilerin bağımsız bir devlet için yanıp tutuştuğu bilinir.
Direniş örgütleri Hamas ile Cihad nasıl olur da İsrail gibi bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına karşı çıkarak onunla aynı cephede buluşur sorusu, bizce doğru sorulmuş bir soru değildir.
Üstünkörü bir bakışla işgalciyle direnişçi aynı hatta buluşuyor gözükse de, meseleye yakından bakanlar, itirazın doğasının hiç de öyle olmadığını görür. Aksine, aynı gözüken duruşun aslında Filistinlilerle İsrail arasındaki anlaşmazlığın derinliğini işaretlediğini fark eder. Çünkü bu girişim onların hayâlini kurdukları bağımsız Filistin devletini gerçekleştirmeye muktedir değildir.
Hamas ve Cihad tam üyelik statüsüne önemli gerekçelerle karşı çıkıyor. Onlara göre Mahmut Abbas’ın 1967 sınırları içinde Filistin devleti kurulması için BM’ye müracaat etmesi, Filistin topraklarının büyük çoğunluğundan vazgeçmeyi içeriyor.
Öyle ki, bununla Filistin topraklarının yüzde 78’i yok hükmünü alıyor. Bu müracaat önce küçük bir toprak parçası üzerinde Filistin’i devlet olarak tanınmasını sağlayacak, ardından yapılacak görüşmelerde ise mültecilerin dönüş hakkından vazgeçilecektir.
Böylece Filistinlilerin gasbedilmiş toprakları üzerinde kurulmuş olan İsrail meşruiyet kazanacak. İsrail, Filistin devleti kuruldu diye İsrail’in içinde yaşayan Filistinlileri de yeni kurulan devlete sürgün edebilecektir.
Ayrıca El Fetih bu girişimi Hamas ve Cihad gibi Filistin mücadelesinin önde gelen temsilcileriyle ittifak sağlamadan ve sanki Filistinlilerin tek meşru temsilcisiymiş gibi yapmıştır. Diplomatik cephede Mahmut Abbas ve ekibi kazansa da reel zeminde Filistinliler kaybedecektir.
İsrail ise tam üyelik müracaatına Hamas ve Cihad örgütlerinin karşı çıkmasına neden kazanımlarını yeterli görmediği için karşı çıkıyor. Dünyada sınırları belli olmayan tek ülke olan İsrail’in zihninde daha büyük bir harita var çünkü.
Durum şu; tüm üyelik statüsüne karşı çıkan Filistinliler işgal edilen topraklarını kurtarmak, vatanlarından sürülen mazlum halklarını tekrar anavatanlarına döndürmek amacıyla bunu yapıyorlar. İsrail ise başta Kudüs’ün tamamı olmak üzere daha fazla toprak gasbetmeyi hedeflediği için karşı çıkıyor.
El Fetih 1967 yılına kadar çalınan topraklardan çoktan vazgeçmişti, onların derdi sonrasında işgal edilen toprakları kurtarmak. Bu müracaatın tanınması hâlinde elde edilecek kazanımlar elbette var. Ama bu kazanımlar yukarıdaki endişeleri bertaraf etmiyor.
Hâl böyleyken Hamas ve İsrail aynı cephede buluşuyor denebilir mi? Aradaki köklü farklılıkları görmezden gelmek hakkaniyete sığmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.