İslâmî liderlik
Salı ve çarşamba günleri Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da “Küreselleşen Dünyada İslâmî Liderlik” konulu uluslararası bir konferans tertiplendi. Bizim de davetli olduğumuz konferansın alt başlığı ise; “Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Krizin Etkileri: Müslüman Ülkelerin Çıkarması Gereken Ders” idi.
Malezya Yüksek Eğitim Bakanlığı ile IIUM ve USIM üniversitelerinin ortaklaşa düzenlediği konferansa birçok farklı ülkeden akademisyenler, siyasetçiler ve kanaat önderleri katılarak ele alınan meseleye katkıda bulundular.
Bugün konferansın ilk gününde ele alınan konular arasında dikkatimi çeken bazı hususları sizlerle paylaşmak istiyorum. Herbirisi ayrı ele alınabilecek konulara yerimiz olmadığı için kısa kısa temas edeceğiz.
Liderlik konusu; siyaset, eğitim ve ekonomi olmak üzere üç temelde ele alındı. Arap Baharı’nın ortaya çıkardığı temel sorunlardan birisinin liderlik krizi olduğu hatırlanırsa bu konferansın liderlik konusunu irdelemesi zamanlama açısından önemliydi.
İslâmî liderliğin rol modelinin Hz. Peygamber (sas) olduğu hususunda katılımcılar arasında ittifak vardı. O’nun emin, sıdk, fetânet ve cesaret karakterlerine dikkat çekilerek Müslüman bir liderde olması gereken vasıflara değinildi.
Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerle azınlıkta olduğu ülkelerde liderliğin nasıl olması gerektiği tartışıldı. Bu bağlamda tarih tecrübesine atıf yapılarak Müslüman başarı tecrübesinden istifade edilmesi gerektiği kadar hatalardan da istifade edilmesinin önemine vurgu yapıldı. Sahabeler arasında çıkan siyasi ihtilaflar hatırlatıldı, tarihin tekerrür etmemesi için hatalardan ibret alınması gerektiği aklıselimin ve ahlâkın bir gereği olarak izah edildi.
Dikkatimi çeken bir husus da, konuşmacılardan Dato Syed Amin Al Jeffri’nin Müslümanların siyasî tarih tercübesinde “Halife”nin birleştiren gücünü anlatırken, “Müslümanların kolektif hâfızasında halifelik makamının sembolik gücü hâlâ canlı yaşamaktadır” tesbitiydi. Bu söylediğini 77 ülkeye yapmış olduğu ziyaretlerden elde etmiş olduğu gözlemlere dayandırıyordu.
Liderlik konusunun ele alındığı bir diğer alan da “eğitim”di. Özellikle de üniversiteler. Çok şey söylendi. Tarihte bilimsel faaliyetlerdeki öncü rolünü yitirmiş Müslümanların bu alanda yeniden ayağa kalkması için neler yapması gerektiği konusu tartışıldı. Ama öncelikle “İşgal altındaki zihinlerimizi kurtararak üniversitelerimizi özgürleştirelim” çağrısı yapıldı.
Müslüman ülkelerdeki üniversitelerin Batılı zihinler tarafından yönetildiği, bunun sonucu da eğitimde kendi kendini sömürgeleştiren fâsit bir dairenin yeni nesilleri köleleştirdiği anlatıldı.
“Allah, insan ve doğa bilgisi”nin dengeli öğretileceği ve bu denge zemininde bilginin üretileceği yeni üniversiteler kurulması ya da varolanların yeniden yapılandırılması teklif edildi.
Ekonomide ise, Batı’nın içine girdiği kriz anlatılırken Asya’nın ekonomide büyümeye başladığının altı çizildi. Müslüman Asya ülkelerinin ekonomide nasıl belirleyici olmaları gerektiği meselesi de gündeme taşındı. Faizsiz bir iktisadî yapılanmanın da içinde olduğu “helal ekonomi”nin Müslüman ülkelerin ekonomik büyümesine ivme katacağı söylendi.
Singapurlu Profesör Hussin Mutalib, Müslüman liderlerin idealler için çalışması gerektiğini hatırlatırken bunu “hicret” konseptiyle delillendirmesi ise mânidardı. Şöyle dedi: “Hicret, idealizme doğru yapılan yolculuktur. Başlangıç noktası da iç dünyadır.”
Yukarıda anlattıklarımıza paralel birçok konu da konferansın gündemini oluşturdu. Umarız ele alınan konular Müslümanların amellerine de yansır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.