“Medeniyetler İttifakı” projesine ne oldu?
"Medeniyetler İttifakı" diye bir projemiz vardı, ne oldu; haberi olan var mı?
Birleşmiş Milletler'in gözetiminde, 2006 yılında, Başbakan Tayyip Erdoğan ile Başbakan Luis Rodriguez Zapatero öncülüğünde Türkiye ve İspanya'nın eşbaşkanlığında başlatılmış "Medeniyetler İttifakı" projesinden bahsediyorum. Bu projenin Akil Adamlar Eşbaşkanlığı'nı da Türkiye'den Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın, İspanya'dan da "Barış Vakfı" ve UNESCO eski Başkanı Federico Mayor üstlenmişti.
"Medeniyetler İttifakı" girişimi, "Medeniyetler çatışması" söylemlerinin akademisyenlerin ve derin istihbarat birimlerinin beyin jimnastiği konusu olmaktan çıkartılıp, fiiliyata döküldüğü 11 Eylül sonrası dönemde, diplomasinin sisli bulvarlarından kamuoyuna sunulmuştu.
Medeniyetler çatışması'nı destekleyen güçler, uluslararası arenada retorik gücü ellerinde tutuyordu. Sözün gücünü bilen çatışmacı zihniyet, İslâm'ı, şiddeti besleyen bir din olarak kurguluyor, Müslümanları da bu dine inandıkları için terörle arasına mesafa koyamamakla suçluyordu.
Küresel fethe soyunan Neo-conlar (Yeni Muhafazakârlar), hedeflerine aldıkları birinci derecedeki enerji kaynaklarının İslâm coğrafyasında yattığını iyi bildiklerinden, işgal planlarının başarıya ulaşması için kendilerine meşru zemin edinmek zorundaydılar. Bu meşru zemin de, İslâm'ın şiddeti besleyen ve dünya barışını tehdit eden bir din olarak sunulmasıydı.
11 Eylül eylemlerinin sunduğu mazlumiyet imajını çok iyi kullandılar. Eylemci 19 Arap Müslüman imajı, Kur'an mushafları görüntülerine iliştirilmiş teröristler olarak, 1.2 milyar Müslüman'ı itham için kullanıldı. Bali'den Londra'ya, İstanbul'dan Madrid'e varana kadar icra edilen kanlı bombalı eylemler, bu eylemleri gerçekleştiren kişilerin söylemleri baz alınarak, İslâm'ın kutsal metinlerinin terörü kışkırttığı propagandasına dönüştürüldü. Hâlâ netleşmemiş o dönem gelişmelerin puslu havasında, ahlâkî söylem gücü, dünyanın bir ucundan diğer ucuna, onların eline geçti.
Müslüman coğrafya işgal ediliyor, mazlumlar zâlim, zorbalar haklı gösteriliyordu. Peki, ne yapmalı, İslâm'ı terörle eşanlamlı gösteren bu söylem üstünlüğünü, İslâm'a haksızca saldıranların elinden nasıl almalıydı Müslümanlar?
özetle sunduğum bu arka planda üretildi "Medeniyetler İttifakı" projesi. Bana göre aceleyle üretildi. İran eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin geliştirdiği "Medeniyetler Arası Diyalog" konseptinden esinlenerek, diyalog çağrısı ittifak çağrısına dönüştürüldü.
Siyasi literatürde, daha çok savaş dönemlerinde kullanılan "ittifak" kavramı, bir savaşı bitirmek ya da ortak düşmana karşı beraber hareket etmeyi anlatırdı. Bu yüzden çok farklı çağrışımları olan bu kavram, yapılmak isteneni tam ifade edemiyor diye düşünüyorum. Lâkin, ilk bakışta güçlü bir söylem gibi görünmüyor da değil.
Hafta sonu Ankara'daydım. SETA'nın (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmalar Vakfı) misafiri olduk. Bize mihmandarlık eden Araştırma Asistanı Tubanur Sönmez hanıma teşekkürü bir borç biliyorum. Amacı; ulusal, bölgesel ve uluslararası sorunlara yönelik çalışmalar yapmak ve bunları kamuoyuna sunmak (http://www.setav.org) olan SETA'nın Genel Koordinatörü Dr. İbrahim Kalın'la bu meseleleri görüştük.
Sayın Kalın, "Medeniyetler İttifakı" adı altında alınmış inisiyatifi içeriden desteklemiş ve katkı sunmuş birisi. Girişimin isminin çok önemli olmadığını, asıl olanın içerik ve yapılmak istenen olduğunu dillendirdi.
Türkiye'nin İslâm dünyası adına atmış olduğu bu adımın gerekli tanıtımının yapılmadığını, dolayısıyla Arap dünyasında sınırlı çevrelerin bundan haberdar olduğunu; "Keşke daha iyi tanıtabilsek!" temennisiyle aktardı.
"Diyalog girişimleriyle ittifak girişimi arasında özde bir farklılık görmediğimi" söylediğimde, farkın; konjonktür itibariyle "siyasi bağlamda" olduğu, cevabını verdi.
Sayın Kalın, Medeniyetler İttifakı inisiyatifinin, Türkiye'nin, dünya siyasetinde proaktif olma niyetinin kuvveden fiile dönüşmesinin bir tezâhürü olduğuna inanıyor. Böylece, Müslümanlar ahlâkî üstünlüğü ele geçirebilecek, aleyhte olan söylemsel üstünlük dengesini bozabilecektir.
"Medeniyetler İttifakı"nı, "Medeniyet içi ittifak arayışlarıyla beraber yürütmek gerekmez mi?" eleştirimize hak veren Kalın, bunun elzem olduğunun altını çizdi. Bunun için de Müslüman dünyadaki siyasi iradenin aktif katılımının gerekliliğine dikkat çekti.
Projenin, "İbni Arabî, Mevlana ve Yunus Emre" gibi sufi geleneğin bir damarını referans aldığını, asıl referans kaynağı olan Kur'an ve Sünnet'e pek vurgu yapılmadığını hatırlatmam üzerine; "mezkur alan uzmanlarının bu süreçte aktif rol almadıklarını, onların katılımlarının çok önemli olduğunu", bu sağlanmadan da kahır ekseriyeti motive etmenin zor olduğu düşüncesini bizimle paylaştı.
Konu önemli. Başbakan Erdoğan'ın "21. yüzyılın barış projesi" dediği bu mesele, daha fazla ilgiyi hakkediyor. Bu konuyu analitik bir bakış açısıyla zaman zaman ele alacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.