Yılmaz Öztuna

Yılmaz Öztuna

8 yılda dünya haritasını değiştirdi!

8 yılda dünya haritasını değiştirdi!

Yavuz denen Birinci Sultan Selim Han, 22 Eylül 1520 günü öldü. Tam 50 yaşında idi. Evvelsi hafta ölümünün 491. yıldönümü idi. 1470’de Amasya’da doğdu. Babası İkinci Bâyezid, o tarihte veliahd ve Amasya’da sancak beyi idi. İkinci Bâyezid’in 8 oğlunun 4.’südür. 10 yaşında iken dedesi Fâtih Sultan Mehmed, torununu görmek istedi. Şehzâde Selim, İstanbul’a gönderildi. Fâtih, torununu kucağına alıp sevdi. Sonradan Yavuz bu hatırasını “Hayatımda dedemin kucağında iken yaşadığım saadeti bir daha duymadım” şeklinde ifade etmiştir. Saltanatı 8 yıl, 4 ay, 28 gün olup bunun son 4 yıl, 24 gününde aynı zamanda halife idi. Osmanlı halifeliği onunla başlar (29.8.1516) ve 3 Mart 1924’e kadar devam eder. Bu kısa müddet içinde Arz’ın siyasî haritasını temelinden ve 400 yıl için değiştirdi. Hükümdarların saraylarında harem dairesinde ölmelerini ayıp sayardı. Nitekim kendisine âşık olan, zaferden zafere koşturduğu sevgili askerlerinin içinde, ordugâhtaki otağ-ı hümâyûn denen padişah çadırında, Edirne yakınlarında öldü. Baş ucunda bestekâr ve hâfız -ve en büyük Osmanlı ilmiye ailesinin atası- Hasan Can Çelebi, Yâ-Sîn sûresinin sondan evvelki âyetini okurken, derhal kesti. Saygıyla yaklaştı. Efendisinin gözkapaklarını indirdi.
Yavuz, çeyrek asır Trabzon sancak beyliği yaptıktan, daha şehzâde iken Şâh İsmail’i yendikten, Kırım’da ve Balkanlar’da bulunduktan sonra, 42 yaşında tahta oturdu. Dünyanın mukayese kabul etmez şekilde en kudretli ordu ve donanmasını elinin altında buldu. Büyük liyakatle kullandı. Dedesi Fâtih’in temellerini çok sağlam şekilde attığı Cihan Devleti’ni 1517’de gerçekleştirdi.
Kısa saltanatında devletin sınırlarını iki bucuk misli genişletti. (2.4 milyon km2’den 3 kıta üzerinde 6.6 milyon km2’ye). Haleflerine, bu sınırları bıraktığının üç mislinden fazla genişletebilmek imkânlarını sağlayarak öldü. Fethettiği ülkeler, 400 yıldan az fazla elimizde kaldı. Bugünkü 15 ilimizi de Türkiye topraklarına katan odur.

BİLGİN PADİŞAH
Uzuna yakın orta boylu, çatık kaşlı, sert bakışlı, sakalsız, bıyıklı, asabi, cesur, mahir avcı, süvari ve silahşördü. Mevlevî idi. Okurken gözlük takmasından, hipermetrop olduğu anlaşılır. Sade giyinirdi.
İtinalı giyinen tek oğlu -sonradan “Kanûnî” denen- Şehzâde Süleyman’la “Anan ne giysin?” diye alay etmişti. Padişahlar oğullarına ve kızlarına asla yalın isimle hitap etmezler. Yavuz, istisna teşkil eder. Oğlunu sadece “Süleyman” diye çağırmıştır.
Babası ve dedesinden sonra bütün padişahların en bilginidir. Farsça şiir dîvânı vardır. Türkçe şiirleri azdır. Rakibi Şâh İsmail ise daha çok Türkçe şiirleriyle ünlüdür. Arapça’sı da mükemmeldi ve zamanının ilimlerine vâkıftı. Fakat her şeyden önce askerdi, asker doğmuştu. Tarihin akışını değiştiren cihangir serdarlardan biri... Askerlikte ancak Fâtih’in ondan ileri olduğu söylenebilir.

EN AMANSIZ PADİŞAH
Cihan siyasetini dikkatle takip eder. Hazîne’yi dolu tutmaya itina gösterirdi. Şahsî masrafı yok gibiydi. Pîrî Reis’in çizdiği Dünya haritasını yanından ayırmazdı.
Devlet işlerine yan çizenlere karşı amansızdı. Halk, sevmediği kişiye “Sultân Selim’e vezir olasın!” diye bedduâ ederdi. Sultan Selim’e göre vezâret makamı, debdebe ve tantana yeri değil, hizmet ve mesuliyet yeri idi.
Bilginleri, san’atkârları toplar, dostça konuşur, hattâ ilim ve san’at üzerinde onlarla münakaşa eder, rahatça çalışabilmeleri için bütün imkânları sağlardı. Şehzâdeliğinde olsun, hakanlığında olsun, devamlı devlet işleriyle uğraştı. Yorulduğu zaman, okuyarak dinlenir, ilim ve san’at adamlarıyla konuşarak eğlenirdi. Devlet’in yüksek menfaatleri üzerinde hiçbir şey olamayacağı fikir ve idealinin şampiyonu idi. Dördüncü Murat hariç, padişahlarımızın en amansızı olduğunu eklemem gerekir.

ALİMLERE HÜRMET ETTİ
Mısır seferinde, en büyük Osmanlı hukukçu ve tarihçilerinden Kazasker Kemalpaşazâde Ahmet Şemseddin Efendi, padişahla yan yana at sürerken ilmî sohbet ediyordu. Kanûnî devrinde şeyhülislam olan büyük âliminin atı sürçtü. Sıçrayan çamur, Sultan Selim’in kaftanını siyaha boyadı. Kemalpaşazâde kıpkırmızı oldu, özür bile dileyemedi. “Âlimlerin sıçrattığı çamur bile bize şeref verir, üzülmeyiniz Efendi; kaftanımdaki çamurlar temizlenmeksizin saklansın ve ölümümde sandukamın üzerine örtülsün!” dedi. Yavuz’un vasiyeti yerine getirildi. Oğlu Kanûnî, babasının sandukasının üzerine çamurlu kaftanını koydurdu. Sultanselim Camii bahçesindeki türbesine sonraki çağlarda torunlarından hiç kimse gömülmedi. Kemalpaşa-zâde, söylediği mersiyede, gölgesinin cihanı kapladığını, asrının güneşi olduğunu, ama ikinci vaktinde (asr) güneşin zamanının kısa geçtiğini, hükümdarların taht ve taçları ile övünmeleri âdetken taç ve tahtın, Onunla öğündüğünü, şu kuvvetli mısrâlarla terennüm eder:
Âz müddetde çok/iş-etmiş-idi
Sâyesî olmuş-îdi âlemgîr
Şems-i asr-îdi âsrdâ şemsin
Zıllı memdûd-olur zamânı kasîr
Tâc-ü taht-île fahr-eder beyler
Fahr-anınlâ ederdi tâc-ü serir


Kitaplar arasında
> Prof. Dr. ŞAHİN UÇAR. Mülk ve Hilâfet, 160 s., 4. baskı. İst. 2011 (ilk baskı Konya 1992, Şûle Yayınları, Şahin Uçar, tarih felsefesi gibi zor bir alanın hocası ve müellifidir. Doğu ve Batı’nın klasik ve aktüel büyük dillerini bilen, tasavvuf musikimiz bestekârı, tanbûrî ve neyzen, Türk edebiyat tarihinin dîvân sahibi son şairi, hattat büyük bir bilgindir. Verimli yazardır. Hayli değerli kitabın müellifidir. Karakteristik, az işlenmiş, münakaşalı konu tarih konularını işlemiştir. Bu eseri, Türkiye Yazarlar Birliği Fikir Ödülü’nü almıştı.

> Abdullah TURHAL, Deliler, 218 s., çift sutun, renkli resimler, İst. 2011, Doğan Kitap (deliler, Osmanlı akıncılarının bir komando sınıfıdır). Aynı Yazar, Ankara 1402, Ankara 2011, Altar Yayınları (1402 Ankara muharebesi) Aynı Yazar, Küçük Savaşlar, H.G. Wells’ten tercüme, Ankara 2011, Altar Yayınları, 120 sayfa, resimli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yılmaz Öztuna Arşivi