Laik sistemde dayak!..
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “Kadınlarla diğer aile bireylerinin şiddetten korunmasına ilişkin” taslağa son şeklini verdi ya...
O meseleye göz atacağız.
•
Habertürk gazetesi, “eski eşi” tarafından öldürülen Şefika Etik’in sırtından bıçaklanmış fotoğrafını sürmanşetine taşımak suretiyle, Sayın Şahin’in çalışmalarının iyice hızlanmasına vesile oldu.
Tek iyi tarafı “konunun daha yoğun bir şekilde gündeme gelmesine” vesile olmak, bu çirkin yayının.
Evet, kadını korumak şart.
Sadece geçtiğimiz Temmuz ayında 20’nin üzerinde hanım, şiddet yüzünden hayatını kaybetti.
Bunlar bilinenler;
Bir de “intihar” süsü verilenler olduğunu tahmin etmek zor değil.
Kadınımız eziliyor; aynı ayda 400’ün üzerinde ölüm sınırına getiren “dayak” hadisesi var.
Bu ne şiddet!..
Evet, bu gidişe son vermek, en azından “şiddetin hızını kesmek” gerek.
Taslağın bitmek üzere olan şekline bir göz attık.
“Can güvenliği tehlikede olan kadının adresi, işi değiştiriliyor. Koruma sağlanıyor. Kimlik bilgilerini değiştirmesine imkan veriliyor.”
Dayakçı kocanın “çocuklarını görmesine” bile -hakim kararı ile- engel olunuyor.
Kocanın hali “alkol” bağımlılığı, psikolojik rahatsızlık gibi sorunlardan kaynaklanıyorsa, uygun tedavi programları uygulanıyor.
Bunlar ilk bakışta güzel...
Ancak, ne kadar fayda sağlar, bu konuda tereddütlerim var.
Çok daha temelden ele alınması gereken meselelere dikkat çekmek istiyorum.
Konuya, “zalim, sapık, saldırgan koca” ve “mazlum, dürüst, mağdur kadın” çerçevesinden bakmak yetmez.
Neden mi?..
Etrafımda birçok misal var...
Bırakın erkek-kadın ilişkisini, kaynana-gelin ilişkisi nasıl?
Birçok kaynana biliyorum ki, erkek evladının geline eziyet etmesinden adeta haz almakta.
Ve hatta, evladına “geline fazla yüz vermemesini” tavsiye etmekte!..
Birçok gelin de, gücü eline geçirdiğinde kocasının evlatlık hukukunun gereğini yerine getirmesine engel olmakta.
Ve sapkın düşünceler:
Bizde erkeğin kadını aldatması pek sorun teşkil etmez; kadın yaptı mı fena!..
Bazı kaynanalar, “erkek çocuklarının” ara sıra “kaçamak” yapmasını hoş karşılar.
Babalar, dayılar, amcalar da zaten “evlatlarının” çapkınlığı ile övünür!..
Küçücük çocuğuna çeşitli dozlarda şiddet uygulayan anne sayısının az olmadığı da bilinen bir gerçek.
Erkek çocuklar, kışkırtılmış benlikleriyle dolaşırlar ortada.
Delikanlı adam, çapkın erkek, bizimki hızlı abi!...
Bizim çocuk, kavga kültürüyle büyütülür; “Benim babam senin babanı döver” tartışması pek revaçtadır bizde.
Erkek çocuğu ve dayak...
Çocuk evde dayak yer, okulda yer, vatani görev esnasında yer, karakolda yer...
Yer oğlu yer...
Günün birinde de “bu birikimi”, üzerinde her türlü hükümranlık hakkına sahip olduğunu düşündüğü eşine aktarır...
Bizde, kadın-erkek ilişkilerini mükemmel bir şekilde düzenleyen “İslami hükümler” devre dışıdır.
Devlet dışlar İslam’ı ve kültür dışlar.
Mesela, bizim mahkemeler için, bir kadının ev işi yapmaması, çalışıp kazandığı parayı kocasına koklatmaması “geçimsizlik sebebi” sayılır.
İslam hukuku, kadını bunlardan sorumlu tutmuyor.
Kadın, isterse ev işi yapmayabilir.
Çocuğa bakmayabilir!..
“Süt” bile vermeyebilir!..
Bunları yaparsa iyi ama eğer isterse yapmayabilir!..
Bizde “babadan kalan mirası kocasından kaçıran” kadını döverler!..
İslam’a göre o miras sadece kadına aittir ve para üzerindeki tasarruf hakkı tamamen kadınındır!..
Bizde ise hayat müşterektir; kadın erkek kağıt üzerinde eşit olduğundan, çalışan kadın kazandığı parayı tıpkı erkek gibi “ev giderlerinde” kullanmak mecburiyetindedir!
Çalışan kadının ev giderlerine katılmamasına, bir başka kadın olan kaynanası karşı çıkar en başta.
Kadın kadının kurdudur bizde!..
•
İslam yerine gelenek, İslam yerine ithal kanunlar, İslam yerine “nefisler” hakim olursa...
Sen istediğin kadar “kanun” çıkart!..
Ben elbette hiçbir şey yapılmasın demiyorum; mazlum varsa elbette hakkı mevzuatla korunacak...
Lâkin...
Bu tür düzenlemelerden kimse “büyük sonuçlar” beklemesin; bu ülkede “laiklik” meselesi halledilinceye kadar, kadın da erkek de daha çoook dayak yer!..