Rahim Er

Rahim Er

Ebeveyn-i şüheda

Ebeveyn-i şüheda

Bizler, Balkan Harbi, Cihan Harbi, Çanakkale Muharebesi, Sarıkamış Faciası destanları, hikâyeleri, Yemen türküleri... dinleyerek büyümüş nesilleriz. Sonra Koreli gazilerimizle tanıştık. Onları nesildaşımız Kıbrıs gazilerimiz takip etti. Yaşıtlarımız, Kıbrıs’tayken biz de Sarıkamış’ta bir Rus istila tehlikesine karşı adam boyu karlar içinde hudut bekliyorduk.
Çocukluğumuzdan itibaren Yemen’den Çanakkale’ye anlatılanlar bir çığlıktı:
“Burası Huş’tur yolu yokuştur, giden gelmiyor bu nasıl iştir?”
Derken bazen yumruklar sıkılır, bazen de bir başka feryat, erkek seslerle duvarları döverdi:
“Çanakkale içinde vurdular beni/Ölmeden mezara koydular beni!”
Bizim nesillerin en fazla işittiği kelimelerden biri evlad-ı şühedadır.
Evladı şüheda, şehid çocukları demek.
Evlad-ı şüheda.
Evlad-ı fatihân...
Bu ülkenin köksüz sözde aydınları, ecdattan intikam alırcasına önce derinliği olan kelimeleri öldürdüler. Öyle olmasaydı bugün gazete manşetleri ağuş’la avuç kelimesini karıştırmazdı. Kelimeler bir mânâ ifade etmeyince ufuklar kararır. Neyse ki Anadolu vardı. Büyük şehirler yozlaşmış, yabancılaşmış, başkalaşmıştı ama Anadolu insanı, tangolaşmıyor, alafrangalaşmıyor ve kendisi kalmakta direniyordu. Şimdi onların evlatları da tıpkı neneleri-dedeleri-emmileri gibi evlatlarını, ellerine-başlarına kınalar yakarak düğün-bayramlarla askere yollamaktalar.
Onlar şöyle derler:
-Evladımı, Peygamber Ocağı’na yolluyorum. Yavrumu Allah’ıma havale ve Peygamberine teslim ediyorum.
Bin türlü iç ve dış ihanete rağmen bu çatı çökmediyse, bu topraklar ayaklarımızın altından göçmediyse bu kavi iman sebebiyledir. Bu millet, dün evlad-ı şüheda olmakla övünürdü. Şimdi ebeveyn-i şüheda/şehidlerin ana-babası olmakla övünebilir.
Medeniyetler savaşında “İslam, eşittir terör!” diyen düvel-i muazzama/büyük devletler, dün Yemen’de Çanakkale’de ve yedi cephede küffara karşı omuz omuza, yürek yüreğe birlikte çarpıştığımız kardeşlerimizden bazılarının oğullarını-kızlarını kandırıp önce imanlarını sonra insaflarını imha ederek bu vatana karşı öldürücü silah yaptılar. Onların kurşunlarıyla 1-3- 6-12-24... evladımızı hayatının baharında kaybettik.
Aramızdaki bazı insanlar, ebeveyn-i şühedadır Lütfen, onlara “vah vah, başın sağ olsun” demeyin. “Tebrik ederiz, rütben mübarek olsun, inanıyorum ki evladını, evladımızı Şehidler Serdarı Hazret-i Hamza -radıyallahü anh- karşılamıştır” deyin.
Ey, ebeveyn-i şüheda ağlamayın, insanın çocuğu Peygamberine, kendisi de yüksek rütbelere kavuştuğu gün ağlamak olur mu?
Bizzat Şanlı Peygamber -aleyhisselam- Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mute, Huneyn, Taif ve Tebük’te ve daha nice Gaza, Gazve, Sefer ve hain davette şehidler vermedi mi?
Bu satırları kaleme alanın dedesi İsmail oğlu Mustafa, bir şehittir, Çukurca Şehitlerinin dedeleri veya dede babaları da şehit değil mi?
Mehmet Akif, onun için “şehit oğlu şehit” diye hitap ediyor:
“Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber!”
...
Kollarını açmış tebessüm ederek bekleyen Peygamberler Peygamberi.
Bundan güzel son olur mu?
Sonumuzun şehitlik olması duasıyla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahim Er Arşivi