Önce Özgürlük
Anayasa Mahkemesi kararını verince aklıma Nasreddin Hoca geldi. Hani Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:
- Hocam, abdestsiz namaz olur mu?
- Hayır, olmaz!
- Ama ben kıldım, oldu!
İşte bu kadar basit: “Ben yaptım oldu”
Gün boyu haberin yorumlarını izledim uzmanlarından. Anayasa Mahkemesinin kararları “skandal” olarak anlaşıldı medyada çoğunlukla. Hatta 367 skandalından da büyük bir skandal dendi. CHP ve DSP hariç, sevenleri ve yandaşları bile açıkça savunamadılar kararı. “Aslında yasaya aykırı ama yorum yaptı. Olabilir” gibi cılız ifadelerle geçiştirdiler.
Ben İslam Hukukçusu sayılabilirim ama laik hukukçu değilim. Onun için yazıp söylediklerim kendi görüşümden ziyade dinleyip not aldıklarımdır.
Söylenenler şunlardır: “Anayasa Mahkemesinin kararı anayasanın kendisine aykırıdır.”
öyleyse, ayıkla pirincin taşını!
“Meclisin görevi bitmiştir. Bundan sonra artık bir yeni anayasa yapması mümkün değildir.”
öyleyse demokrasi ölmüştür, “buyurun cenaze namazına.”
Demek Türkiye’de demokrasi, halkın egemenliği, hukukun üstünlüğü, sosyal devlet anlayışı hikâye. Varsa yoksa laiklik.
öyleyse, alın hayrını görün…
İyi de, anayasa mahkemesi anayasaya aykırı karar alırsa, yani yetkisini aşarsa, onu kim durduracak? Bu soru pek konuşulmuyor. Acaba neden?
İşte bir iddia: “Yeni değişiklik hiçbir yenilik getirmiyordu ki, nesini, niçin iptal ettiler? Yani şimdi devlet herkese eşit hizmet vermeyecek mi?”
Bir garip iddia daha: “Zaten başörtüsünü yasaklayan bir kanun yok.”
Ne demek bu?
Demesi şu; hükümet bu değişikliği boşuna yaptı, Anayasa mahkemesi de boşuna iptal etti. Yani aylarca havanda su dövüldü…
Yazık bu ülkeye… Vallahi yazık.
Anayasa mahkemesinin kararı neden mi anayasaya aykırı? Şundan; mahkemenin anayasa değişikliklerini sadece 'şekil' bakımından inceleme yetkisi var. Ama o bunu 'esas' incelemesine dönüştürdü.
Bir hukuksuzluk da şu: Mahkeme, yetkisi olmadığı halde yürürlük durdurma kararı aldı. O da ayrı bir hukuk ihlali.
Bir hukuksuzluk daha var: İptal kararları ancak yazılı gerekçelerle birlikte açıklanabilir. Fakat mahkeme gerekçeden önce iptal kararı açıkladı.
Yapılan değişikliklerde, Anayasa'nın kararda atıf yapılan ve değiştirilemez denilen maddeleriyle, daha açıkçası “laiklikle” çelişen bir durumu da yoktu. Mahkeme bu değişikliğin “başörtüsü” için çıkarıldığını nerden bildi? Değişiklikte bu yok. Hükümet bunu iddia etmiyor. Uygulamayı yönlendirecek kanun da çıkmadı. Peki, ama Mahkeme “yasama bunu başörtüsü için düzenlendi. O da laikliğe aykırıdır” derken, elinde hangi belge var?
Belge melge yok. Sadece “niyet okuma” var. Yani, “ben senin kalbini bilirim.”
Nerden bilirsin, yarıp da baktın mı?
Anayasa mahkemesi meclis gibi yasa yapmaya yetkili değildir. Yetkisi dışında bir iş de yapamaz. Ama yaparsa, bu sistemin adı nedir? Demokrasi olmadığını yıllardır anlattıklarından biliyoruz. Acaba biz nasıl bir sistemde yaşıyoruz?
Bu karmaşadan nasıl çıkılır?
Bence iş yine meclise düşüyor. Yasama yetkisi onda ve yetkisine sahip çıkmalı. Nasıl yapar mı? Onların işi. Bizden iyi bilirler herhalde.
Şayet yeni bir seçim olursa, ben oy istemeye gelen partiye artık söyle diyeceğim:
“Kardeşim, ekonomi diye işe başlıyorsunuz, özgürlükleri erteliyorsunuz. Ekonomiyi becerseniz de bir kısım tuzu kurular bir yerde işinizi bitiriyorlar. Bütün emekler boşa gidiyor. Onun için bize artık öncelikli gereken, özgürlüktür. Sen iktidar olduğunda, her şeyden evvel yeni bir anayasa ve teminat altına alınmış haklar ve hürriyetler vaat ediyor musun?”
Evet, “önce özgürlük” diyoruz.
Gerisi teferruat.
(www.cemalnar.com)