Bedelli askerlik ve Yeni Türkiye!..
Türkiye artık başka bir Türkiye...
Bulunduğumuz her ortamda görüyoruz.
Van depreminin gözler önüne serdiği gerçek; devlet artık çok daha aktif, Kızılay, TOKİ, Bakanlıklar...
Tempo müthiş, bürokrasinin çağdışı alışkanlıkları zaman zaman kendisini gösterse de, yeni yapının “performans odaklı” çalışma anlayışı “takoz”lara teslim olmuyor...
Marmara Depremi’ndeki “devleti” hatırlayın; deprem bölgesine üç günde ulaşamayan Başbakan ve Yardımcıları...
“Bunlar depremzedeye yardım için değil irtica propagandası için oradalar” diyerek sivil toplum örgütlerinin yardım dağıtım faaliyetlerini genelgeyle yasaklayan “Sadettin Tantan” zihniyeti...
Deprem bölgesinde “irticai örgüt” fişlemesine girişen asker ve ona kul köle politikacılar...
“Sokaktaki vatandaşı şimdilik yazlık dinlenme tesislerine yerleştirelim!” teklifine şiddetle karşı çıkan, devlet kesesinden tatillerinin bir haftasını bile depremzedelere tahsis etmeye yanaşmayan ve bu iğrenç tavırlarını Ecevit-Bahçeli-Yılmaz üçlüsüne dayatan, kabul ettiren bir memur-memure takımı...
Deprem konutlarına yerleşen, “hamili kart” sahipleri...
Ve bütün bunlar gözümüzün önünde cereyan ederken, kabahatin zerresini üzerlerine almayan “pişkin” yöneticiler...
Ve bugün...
Beğenirsiniz beğenmezsiniz; elde deprem sonrasında ne kadar hızlı ve etkin olduklarını gösteren argüman varken, “Bizim de eksik, hatalı olduğumuz noktalar var. Bu depremden ders aldık, eksik ve hatalı olduğumuz noktaları gözden geçiriyoruz” diyen bir Başbakan...
Türkiye değişiyor sadece devlet değil değişen, yarı sivil toplum örgütlerindeki değişimi de görüyoruz...
Zamanın deri gasp ederken burnundan kıl aldırmayan, utanmadan deri gaspını savunan Türk Hava Kurumu yöneticilerinin yerini “Bağış ile zorunluluk kelimeleri bir arada olmaz. Bağış gönül işidir. Kimse Türk Hava Kurumu’na deri bağışlamaya zorlanamaz. Kimsenin derisine de el konulamaz... Bu suçtur!.. Anayasal suçtur!..” diyebilen yöneticiler aldı...
Ama gönüllü ama değil...
Süreç herkesi buna zorluyor...
CHP bile, o köhne CHP bile, “Yeni Anayasa” çalışmalarında “oyun bozan” olarak görünmemenin yollarını arıyor...
Devlet Bahçeli, “kırmızı çizgilerden” bahsetse de satır aralarında “gerek yeni anayasa gerek terörle mücadele başlıkları altındaki çalışmalar” için “destek” sözü verme ihtiyacını hissediyor...
Herakleitos “Aynı nehirde iki kere yıkanamazsınız!” demiş...
Nehre giren insan aynı değil, su devamlı akış halinde, su da aynı değil.
Statükonun kalesi Asker, bugün, öyle icap ettiği takdirde “Cumhuriyet Bayramı” kutlamalarının “iptaline” destek verebilecek kadar değişmiş durumda...
Ve hatta...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yıllardır savunduğumuz bedelli askerlik uygulamasının gerçekleşebileceğini söyledi de...
Sağ olsunlar, sağ Kemalist MHP yönetimi ile sol Kemalist CHP yönetimlerinden dikkat çekici bir karşı çıkış gelmedi...
Asker de bu “zarureti” şartlı, martlı kabullendi.
“Bedelli” tartışmasına sırf “Parası olan kısa, olmayan uzun mu yapacak” çerçevesinden bakmak yanıltıcı olur...
Biz “Bedelli”yi tartışırken başka şeyleri tartışmış oluyoruz aslında...
“Statüko”yu tartışmış oluyoruz...
“Her Türk asker doğar!”ı tartışmış oluyoruz...
“Vatan borcu”ndan niçin sadece “askerliğin” anlaşıldığını...
Mesela niçin “marka oluşturmanın” bir “vatan borcu” olarak algılanmadığını tartışmış oluyoruz...
Bir çöpçü, işini düzgün yaptığında “vatan borcunu” ifa etmiş olmuyor mu?..
“Askere gitmeyene kız vermezler” de, “işini sağlam yapmadığı bilinen adama” niçin kız verirler?..
“En güçlü ordu en kalabalık ordu mudur?” üzerine düşünüyoruz...
“Savunma sanayindeki dışa bağımlılık” üzerine düşünüyoruz...
Vatani görev için gidenlere verilen “komik maaşlar” üzerine düşünüyoruz...
Attığını vuran teröristin üzerine gönderilen Mehmetçik’in yeterli eğitimden geçip geçmediği...
Ve hatta, “Askerlik” mesleğinin gerektirdiği niteliklere sahip olup olmadığı üzerine düşünüyoruz...
“Askerlik yapmaya elverişli” bulunmakla “Terörist üzerine salınmaya elverişli olmak” arasındaki farklar üzerine düşünüyoruz...
Dünkü Türkiye düşünmezdi...
Bugün “topyekun savaş”an değil, “topyekun düşün”en bir Türkiye’miz var...
Ne Mutlu Türkiyeliyim diyene!..