Anayasa'yı birkaç kez delmek!...
Efendim, Anayasa Mahkemesi, hukuk açısından zirve noktadır. Kararları kesindir ve temyizi filan da yoktur.
Bu mahkemeyi yalnızca Anayasa bağlar, denir. Anayasa da, teorik olarak TBMM tarafından yapılır ve eğer istenirse değiştirilebilir de. Yani Yasama diye bir şey vardır. Yasama, gerçi vardır var olmasına. Ama tabii ki teorik olarak vardır.
Yasama, Anayasa Mahkemesi’nin kendi alanına vaki tecavüzleri hususunda, bu mahkemesinin kuruluşundan beri rahatsızdır.
Bu sebeple olacak, 1961’den beri, sözkonusu Mahkeme ile ilgili mevzuatta epey değişiklikler yapılmış ve Mahkeme’nin kendisine tahsis edilen alanın dışına çıkmaması, temin edilmeye çalışılmıştır.
Ama nafile!.. çünkü Mahkeme, her defasında alan genişletme çabalarını sürdürmüş ve çoğu zaman, yaptıkları konjonktürel olarak işlerine gelenlerin desteği sayesinde, alan genişletme çabasında başarıya ulaşmıştır.
Şimdi, 2008 yılının Mayıs Ayı itibariyle, Anayasa Mahkemesi, malum alan genişletme çalışmalarında tekrar müthiş bir atak daha yapmış ve kendisini var eden Anayasa’yı bile kaale almayarak, Yasama’nın yetki alanına, akıl almaz bir tevavüzde daha bulunmuştur.
Anayasamızın 148. Maddesine göre: “Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler.” Yine aynı maddenin müteakip kısmında şu yazılıdır: “Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler.”
Anayasamız böyle diyor!..
Şimdi diyeceksiniz ki: “iyi ama kardeşim, Anayasa Mahkemesi, son kararıyla, konuyu esas bakımından inceleyip, değişiklikleri iptal etti! Bu nasıl iş?”
Aslında şunu da sorabilirdiniz: “Mahkeme, Anayasa değişikliği ile ilgili iptal kararını açıkladı ama gerekçenin sonra ilan edileceği söylendi. Oysa Anayasa’nın 153. Maddesinde ‘İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz” deniliyor, bu ne menem bir iştir?
Haklısınız. Haklısınız ama yapacağınız birşey yok.
Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir çünkü...
Anayasa Mahkemesi Başkanı, aldıkları kararla ilgili olarak gazetecilere: “Yüksek Mahkeme’nin bir karar verdiğini, verdikleri bu kararın gerekçesi yayınlanmadan, kararla ilgili değerlendirme yapılmasının yanlış olacağını” söylüyor...
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını, gerekçesi yazılmadan açıklamaması, Anayasa’nın emri.
Sözkonusu iptal kararı üzerine, kararın gerekçesi yayınlanmadan yorum yapılmaması, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın talebi...
Hangisi daha önemli?
Rahmetli Turgut özal’a izafe edilen: “Anayasa’yı bir kez delmekle (ihlal etmekle) birşey olmaz” şeklinde bir söz vardı.
Şimdi Anayasa birçok kez deliniyor. Hem de Anayasa Mahkemesi tarafından.
Anayasa Mahkemesi, kendisini var eden Anayasa’yı, kaale almadan, birbiri ardına ve de yetkisi dışında kararlar alıyor.
Ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da çıkıp, şöyle diyebiliyor: “Şüphesiz ki verilen kararlar bir kısım insanımızı sevindireceği gibi, bir kısım insanımızı da üzecektir. Bence verilen karar ne olursa olsun, ülkemizde birliğimizi, beraberliğimizi ve birlikte yaşama azmi ve sevcincimizi asla ortadan kaldırmamalıdır.”
Anlaşılan, sevinenler ve üzülenler arasındaki oran farkı önemli değil. Ama bu sözler, başka bir deyişle, şu manaya da geliyor olabilir mi acaba:
“Siz bize bakmayın. Biz bazen akıl almaz ve Anayasa’ya da uymaz işler yapabiliriz. Siz Millet olarak, buna tahammül edin ve neşenizi bozmamaya bakın...”
Emri olur, öyle yaparız...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.