Türklerin batıya doğru 234 yıllık yürüyüşü
11. asrın son yıllarına kadar Türklerin donanma diye bir şeyi yoktur. Ne yapmışlarsa çok kudretli orduları ile yaptılar. Donanma sahibi tek Türk devleti Selçuklu-Osmanlı yani Türkiye devletidir.
ÖTÜKEN’DEN AYRILDILAR
Türkler, 840 yılında bugünkü Moğolistan’dan, yaşlı gözlerle ebediyen bıraktıkları tarihî başkentleri Ötüken’den ayrılıp 1074’de İznik’e ve Üsküdar’a geldiler. Bu, 234 yıllık muhteşem bir yürüyüştür.
HEM ASYALI HEM DE AVRUPALI
Hiç hedef şaşmadan batıya doğru gittiler. Sonra açık denizlere, Atlas ve Hind Okyanusları’na, hatta Pasifik’e çıktılar. Dünya tarihinin akışı değişti. Türkiye, hem Asya hem de Avrupa devleti oldu.
İstanbul, iki kıt’a üzerinde kurulan bütün dünyanın tek şehridir. Başka iki kıt’a üzerinde hiçbir şehir yoktur. Osmanlı İmparatorluğu kendisini, Asya ve Afrika kıt’alarında da geniş ülkeleri olan bir Avrupa devleti olarak gördü.
Orta Asya’nın neresinden Anadolu’ya geldik?
1071 Malazgirt muharebesiyle Anadolu’yu Bizans’tan fetheden ve Türk’ün ikinci anayurdu hâline getiren Selçuklular’ın yurdu, Aral gölü kuzeyi ve Aral ile Hazar arasında Üst Yurd denen bölgededir. Burası bir milyon kilometrekareye yakın bir bozkırdır. Bugünkü Kazakistan’ın güneybatı bölgesidir. Burada Türkler’in Oğuz denen ve en büyük boyu, çok daha doğudan, bugünkü Moğolistan topraklarından gelerek bir devlet kurmuş ve Gök Tanrı dinini bırakarak Müslüman olmuştu.
Selçukoğulları denen ve Dünya tarihinin akışını değiştiren ulu hânedan, bu Oğuz devleti içinde Kınık boyunun beyleri idi. Aynı zamanda irsî olarak devletin sübaşılık denen ordu komutanlığını ellerinde tutuyorlardı. Selçukoğulları, yabgu titrini taşıyan Oğuz hükümdarı ile anlaşmazlığa düştüler. Oğuzlar’ın peşlerine taktıkları kısmı ile Sır Deryâ nehrini güneye doğru atlayıp Mâverâünnehr’e geçtiler. Oradan Horasan’a ilerlediler. 1040 yılında Türk büyük hâkanlık tahtı, Selçukoğulları’ndan Sultan Tuğrul Bey’e geçti.
Bugünkü İran’ı, Irak’ı, Kafkasya’yı da fetheden Selçukoğulları’nın Oğuzları, Anadolu’ya girdiler. Sultan Tuğrul Bey’in yerine geçen yeğeni Sultan Alp Arslan, Malazgirt’te Bizans ordusunu yok ederek Anadolu’nun fethini hazırladı.
Açık denizlere nasıl çıktık?
Sultan Alp Arslan’ın yerine geçen oğlu Sultan Melik-Şah, önce Kafkasya’da Karadeniz’in doğu kıyılarına ulaştı. Kılıcını ordusunun gözleri önünde Karadeniz sularına batırıp çıkardı. Cenâb-ı Hakk’a şükretti.
Sultan Melik-Şah, birkaç yıl sonra Suriye’de Akdeniz’in doğu kıyılarına ulaştı. Kılıcını ordusunun gözleri önünde Akdeniz sularına batırıp çıkardı. Cenâb-ı Hakk’a şükretti.
Açık denizlere çıkmamızın anlamı nedir?
Türk Hâkanlığı’nın anayurdu bugünkü Moğolistan toprakları idi. Türkler bir Uzak Doğu, bir Kuzey Asya kavmi idiler. Sibirya güneyi ve soğuk ülke insanları idiler. 840 yılında kuzeyden gelen Türkler’in Kırgız boyu, Türk hâkanlığını yerinden oynatarak güney-batıda bugünkü Doğu Türkistan’a geçmek zorunda bıraktı (sonra doğudan Mançurya’dan gelen Moğollar da Kırgızları yerlerinden atarak aslında Türk yurdu olan bugünkü Moğolistan’ı Moğollaştırdılar). Türkler, tam Orta Asya’ya geldi. Uzak Doğu‘dan koptu. Oradan Batı Türkistan’a ve Horasan’a indiler. İran’dan açık denizlere çıktılar.
Selçuklular, hem Karadeniz’de, hem Akdeniz’de bir ara Ege Denizi’nde (Çaka Bey) ayrı donanmalar kurdu. 11. asrın son yıllarıdır. Türklerin daha önceki tarihlerinde aslâ donanma diye bir şeyi yoktur. Ne yapmışlarsa çok kudretli orduları ile yaptılar. Donanma sahibi tek Türk devleti Selçuklu-Osmanlı yani Türkiye devletidir.
Bu suretle Türkler, 840 yılında bugünkü Moğolistan’dan, yaşlı gözlerle ebediyen bıraktıkları tarihî başkentleri Ötüken’den ayrılıp 1074’de İznik’e ve Üsküdar’a geldiler. 234 yıllık muhteşem bir yürüyüştür. Daima ve hiç hedef şaşmadan batıya doğru gitmişlerdir. Sonra açık denizlere, Atlas ve Hind Okyanusları’na, hatta Açe’de Pasifik’e çıktılar.
Dünya tarihinin akışı değişti. Bizans, Anadolu’yu bırakıp Balkanlar’a ve Güney İtalya’ya çekildi. Türk’ü açık denizlerden atmak için Haçlı Seferleri başladı.
Aynı zamanda 1056’dan itibaren İslâm dünyasında 4 asırdan fazla süren Arap üstünlüğü dönemi yerini 9 asra yakın sürecek olan Türk üstünlüğü dönemine bıraktı. Hilâfet Türk himayesine geçti. Abbâsî halifelerini artık -önce Bağdad, sonra 1516’ya kadar Kahire’de- Türk hükümdarları tayin etmeye başladılar ve halifelik kurumunu sadece rûhânî bir sembol hâline getirdiler.
Türkiye devleti nasıl kuruldu?
Malazgirt’ten sonra Sultan Alp Arslan ve yerine geçen oğlu Sultan Melik-Şah, Anadolu’nun fethi için kuzenleri Selçuklu prenslerinden Kutalmışoğlu Süleyman-Şah’ı görevlendirdiler. Süleyman-Şah, Anadolu’yu 3 yılda fethetti. 1074 yılında Sultan Melik-Şah, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurulmasına izin veren tarihî fermânını kuzeni Süleyman-Şah’a gönderdi. Taht şerhi İznik olmak üzere (sonra Konya’ya götürüldü) Türkiye Devleti kuruldu. Anadolu Fâtihi Selçukoğlu Birinci Sultan Süleyman-Şah, Türkiye devletinin ilk hükümdarı oldu.
Yeni kurulan devlete Avrupalılar hemen o yıllarda Turchia yani Türkiye dediler. Bu imparatorluğa, sahipleri olan Selçuklular ve onların halefi Osmanlılar, hânedânın adıyla Selçuklu ve Osmanlı dedikleri hâlde Avrupa dillerinde bu devlet için 11. Asrın sonlarından 1922’ye kadar çok daha fazla Türkiye (Turquie, Turkey, Türkei vs.) kullanıldı. Devlet adı olarak bu kelime 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından resmen kabul edildi ve “Osmanlı Devleti” tâbiri bırakıldı.
Türkiye, bir Asya devleti mi, bir Avrupa devleti mi?
Her ikisi de. 1402’de başkent Bursa’dan Edirne’ye ve 1453’de İstanbul’a taşındı. İstanbul, iki kıt’a üzerinde kurulan bütün dünyanın tek şehridir. Başka iki kıt’a üzerinde hiçbir şehir yoktur. Osmanlı İmparatorluğu kendisini, Asya ve Afrika kıt’alarında da geniş ülkeleri olan bir Avrupa devleti olarak gördü. Avrupa, Osmanlı İmparatorluğunu bu şekilde bir Avrupa devleti olarak kabul etti. Bütün 15-20. Asırlar Avrupa yayınlarına bakılabilir. 1856 Paris Andlaşması, Osmanlı Devletini resmen 7 Avrupa büyük devletlerinden biri olarak kabul etti (ve Avrupa dışında hiçbir devleti büyük devlet olarak kabul etmedi. Birleşik Amerika ile Japonya’nın büyük devlet statüsünde tanınması 19. Asrın sonlarındadır).
Bu iki kıt’alı devletimiz, Şark dediği Asya ile ilişkilerini hiç gevşetmedi. Ama Garb dediği Avrupa’ya ağırlık verdi. Ötüken’den Viyana’ya, sürekli batıya doğru giderek ulaştığını hiç unutmadı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.